Bozkır Sözlüğü - Bozkır Dedikleri - Mithat Arı

ORTA TOROSLARDA YAŞAYAN İNSANLARIMIZIN KONUŞTUKLARI  KELİMELER VE DEYİMLER
(BOZKIR-HADİM-ERMENEK-SARIVELİLER-TAŞKENT-GÜNEYSINIR -KONYA DAĞ KÖYLERİ)
ÖNSÖZ

Türk Dili bitmez tükenmez bir hazinedir. Tarih boyunca biz Türkler hep başka milletlerin dillerine imrenmişiz. İfade gücü onlardan daha yüksek olan Türk Dilini görmemezlikten gelmişiz. Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai gibi Türk Dil bilimcilerimiz Türkçemizin üstünlüğümüzü göstermişler. Eserlerinde Türkçenin anlatım gücünü ispatlamışlardır. Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçemizi resmi dil ilan etmiştir. Ulu önder Atatürk devletimizin adını Türkiye Cumhuriyeti devleti koyup, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumunu kurmuştur. Türk dilinin, Türk Milletinin önemini vurgulamıştır. Tüm bu çalışmalar Türk Dilinin önemini, dilin Milleti oluşturan en önemli unsur olduğunu anlatmak içindir.

Ne yazık ki gerekli duyarlılık gösterilmediğinden Türkçe yeterince korunamamıştır. Dilimiz ve benzeri ulusal değerlerimiz çok şey kaybetmiştir. Dilimizi başka dillerin etkisinden koruyamayışımızın sebeplerini şöyle sıralayabiliriz.

1-Ekonomik yönden geri oluşumuz ve başka milletlere bağımlı oluşumuz dilimizi de bağımlı kılmıştır.

2-İnsanlarımız çok hızlı bir değişimle, bilmediği, görmediği yerlere gitmiştir. Gittikleri yerlerin kültürü dilimize etki etmiştir.

3-İletişim araçlarının yaşantımıza girmesi, yayınların kontrolsüz oluşu dilimizi olumsuz etkilemiştir.

4-Teknolojik gelişmeler ve onun sonucundaki üretilen araçların kendi adları ile ülkemize girmesi.

5-Gençliğin moda olarak başka dillerin kelimelerini kullanması.

6-Okullarımızda, kurumlarımızda, yayınlarımızda kendi dilimize yeterince önem vermeyişimiz dilimizi olumsuz etkilemiştir.

Geçmişini dilini, Millet olarak önemli değerlerini bilmeyen toplumların başarılı olamadıklarını tarih göstermektedir.

Bozkır ve çevresinde konuşulan kelime ve bazı deyimleri derlemeye çalıştım. Tümünü derleyebilmek olanaksız olduğunun bilincindeyim. Bazı tekrarlar ve hatalar olmuştur. Hoş karşılanacağını umarım.

Bu çalışmamda kendi birikimlerim öncelik arz etmektedir. Bu çalışmamda özellikle Bozkır da kullanılan, günümüzde bir çoğu unutulmakta olan kelime ve deyimler yer almaktadır.

           KELİMELER VE DEYİMLER

--A—

Aba: 1-Abla  2-Yünden yapılmış kaba,yakasız üstlük.

abılası: Ablası

abdal baklası:Bakla

abdestlik; Evlerde abdest alınan,el yüz yıkanan yer.

Abdesthane:Tuvalet

acans :Haber,radyo haberleri.

acık,acıcık :Azıcık.

acar :Yeni

adıbatasıca:1-Ölmesi istenen birine söylenen beddua.2-Ölünce adının çocukları tarafından torunlarına verilmemesinin istenmesi.

Adıysam:Halbuki,zira

Abo:Olacak şey değil.Beklenmedik bir gelişme karşısında duyulan tepkinin  sözle dışa vurumu.Şaşkınlık anı.

Abula: Kadın ev sahibi.

Acımtırak:Az acılı.

Acız kalmak:Çaresiz kalmak.Acınacak duruma düşmek.

Acız :Zavallı,çaresiz.

Acızlanmak:Dert yanmak.

Adam akıllı:Aklı başında.

Adı batasıca:Kızgınlık anında söylenen beddua.

Adı sanı belli olmak:Kimliği belli olmak.

Adı belli:Kuşku götürmez,isabetli.

Adını goymak:Kesinleştirmek.

Afakan:Yürek çarpıntısı,sıkıntı,fenalık.

Afkalamak:Çamaşırı sıkıca ovalama,bastırma.Karşıdakini fazla olmamak şartıyla sarsıp,dövmek.

Afsun: Avsun,büy,sihir.

Ağ  :pantalonun,şalvarın apışarası.File,balık tutma aracı.Tırmanma emri.

Age :Getiriver,al gel.

Ağdırmak: Herhangi bir yere tırmandırmak.

Ağıl: Koyun ve keçilerin geceleri  katıldığı  çitle çevrili yer.

Ağrı gelmek:Oradan doğruca.

Ağız :Doğum yapan hayvanların ilk sütü

Agınaz:Konuk sever,iyi yürekli.

Ağız eğmek:Alaylı şekilde taklit etmek.

Ağman:Kusur,eksik.

Ağmanlı:Kusurlu,sakat.

Ağrık :1-Göçten önce bazı eşyaların konak yerine veya varılacak yeregötürülmesi.2-Küçükbaş hayvanlarda bir tür hastalık.3-Bir tür ot.4-Üzerinde ot,et,odun kıyılan kütük.

Agırlık:Düğünde kız tarafına verilen hediye.

Ağırşak:Yün eğirirken(yünden araçla ip yaparken) iğin altına taklan araç.

Ağa:Abi,büyük erkek kardeş,varlıklı  sözü geçen kimse.


Agı :Zehir.


Ağzı pek:1-Agzı kapalı.2-Sır vermeyen.


Ağnamak:Yatıp yuvarlanmak.


Ahana:İşte.


Ahır :Büyükbaş hayvanların barındırıldığı yer.


Ahır sekisi: ahıra bitişik oda.


Ahlat:Yabani armut.


Akabbak:Bembeyaz.


Akbakla: kuru fasulye.


Ak havla. Tahin helvası.


Akıda: Koyu pekmez.


Akıt(mak): İşemek.


Akanak: Suyun hızlı akması,akıntı.


Akıl bali olmak:Ergenlik yaşına gelmek.


Akran:Yaşıt


Aklım kesti:Anladım.


Alabacak:Sözüne güvenilmeyen.


Alabuçuk:Tam olmayan.Yarım yamalak.


Alabula:Siyah beyaz karışımı.


Alaca garanlık:Karanlık ile aydınlık arası.


Alaf :Büyükbaş havanlara verilen saman ve diğer yiyecekler.


Alamet:Büyük


Alçak dam:İki katlı evlerin önündeki  toprak örtülü dam.


Al bağlamak:Nişanlılı kıza kırmızı eşarp bağlama.Düğünde damadın koluna kırmızı kurdela bağlama.


Alabahar:Kıştan çıkılıp baharın kendini göstermesi.


Ala bulaşık:Bir işin tam olarak yapılmama durumu.


Ala dene:Bağlarda ilk kararan üzüm tanesi.Sonra koruk,sonra siyah olur üzümler.


Alaf:Alev


Ala garga:Saksağan.


Ala gelmek:Gelirken getirmek.


Alan talan:Karma karışık.


Al dil:Az,azıcık.


Algın:Hastalıklı.


Alız: Zayıf


Alan:Boş arazi,ova,geniş düzlük.


Alav:Alev


Alaz :Yakıcı sıcaklık.Ekinler biçilince yerinde kalan artıklar.


Alıcı kuş: Kartal,atmaca,şahin,doğan.


Alımkar olmak:Alıcı olmak.


Aktarma:Tarlayı ikinci kez sürme.


Aksata:Ticaret,alış veriş.


Alıç:Yabani küçük taneli bir meyve ve ağacı.


Alel usul:Gelişi güzel,özen göstermeden.


Alengirli:Tutarsız


Allehelem:Galiba,herhalde.


Alma:Elma


Altı patlar:Altı adet mermi atan tabaca.


Alabaşlı:Yarım, başlanmış bitmemiş.


Amanii:Ne oldu böyle.(şaşkınlık ünlemi)


An  :Eşeklerin ağzında et kabarması.Böyle olan eşek hiçbir şey yiyemez.İki tarla arasındaki sınırıbelirleyenekilmeyen yer.Tarla sınırı.


An bıçağı:Eşeğin ağzındaki anı kesmeye yarayan ucu eğri bıçak.


Ana: Anne


Anamil:Annemgil


Angışmak:Tırmanmak,ağmak.


Angut:Ahmak.Kazdan büyük bir kuş cinsi.


Anlak:Hayvanların,kekliklerin yuvarlandıkları,eşindikleri tozak yer.


Anaç:Karşımda,yamacımda.


Anca beraber ganca beraber:Sözleşme


Anca:Yeterli


Angarya:Kendi işi olmayan.İmece.


Annah:Al işte,al bakalım,hayret ünlemi.


Apalamak:Emeklemek


Apla:Abla


Arabaşı(arap aşı):Hamur ve etli çorbadan oluşan bir yemek.Özellikle kış aylarında av eti ile yapılır.


Arabalık:Evden ayrı olarak yapılan dar,ince uzun tek katlı,tek gözlü bina.


Arasata gelmek:Nerede olduğuna karar verememek.Kararsız kalmak.


Arbışmak:Yüksek bir yere tutunmaya çalışmak.


Argaç:Dokumalarda çözgü üzerine atılan ip.


Argın:Dermansız,güçsüz.


Arkası sıpalı:Çocuklu kadın.


Arnaç :Karşı-Arnacıma geç bakalım.


Arık:Zayıf.Su akağı.


Armıt:Armut


Arbılmak:Üstüne abanmak.


Arılık:Okuma üfleme karşılığı.


Arbışmak:Tırmanmak.


Asbab:Çamaşır,kumaş türleri.


Asbab görmek:Çeyiz hazırlamak.


Asma:Dalları çardağın üstüne çıkarılan üzüm bitkisi.


Asar:Taşla oynanan birtür oyun.(Kimin taşını vurursa oyunu okazanır.)


Asma kabağı:Su kabagı.


Asmılmak:Asılmak,çekiştirmek.


Aş :Yemek


Aşma :Erkek hayvanların dişileri ile çiftleşmesi.


Aşane: Mutfak


Aşşa (haşa):Ayşe


Aşıraşı:Aşure


Aş ermek:Hamile kadınların bir yiyecegi aşırı istemesi.


Aşık:Küçük baş hayvanların ayak bileklerinde bulunan bir kemik.Bu kemikle oynanan bir tür oyun.


Ataş:Ateş


Ateş almaya gelmek:Vardığı yerden acele geri dönmek.


Atkı:Örme baş örtüsü.Dirgene benzeyen saman atmaya yarayan harman aleti.


Avar :Bahçelere ekilen sebze.Sebzelik.


Avara:Çalışmayan,tembel,düşkün,degersiz.


Avayıt:Hediye


Avgas(z):Suyun önüne çekilen küçük set.


Avgın ,avgun:Su yolu.


Avkalamak:El ile ovalamak.


Avaz: Ses vermek.


Avazı çıktığı kadar bagırmak:En yüksek tonda seslenmek.


Avınmak,avunmak:Oyalanmak


Avsun:Büyü,sihir.


Avrat:Eş,karı.


Avuncak:Avunma aracı teselli.


Avır zıvır:İşe yaramayan öte beri.


Avret yerleri:Vücutta cinsel yerler.


Avkalamak:Çamaşırı çitilemek, yumak.


Ay  :Dalgınlıktan uyanmak.Farkına varmak.Bir tür ünlem.


Ayaz  :Hava sakin ve açıkiken çıkan ,kuru ,dondurucu soğuk.


Ayağ altı: Ortalık yer.


Ayak yapmak:Karşısındaki insana karı kurnazlık yapmak.


Ayak yolu:Tuvalet,hela.


Ayakları götüne değmek:Çok hızlı ve telaşla kaçmak.


Aydaş  :Gıdasızlıktan gelişemeyen çocuklara kırk günlükken diğer çocuklara  kırk gün kırkı çıkmayan çocukla bir araya geldide aydaş oldu denir.Çocuklarda kırkın karışması.Zayıf bünyeli.


Ayan beyan:Açıkça,görünen,saklı olmayan.


Ayan eşgere:Her şeyin ortada olması.


Ayranı gabarmak:Hiddetlenmek.


Ayrı baş çekmek:Aykırı hareket etmek.


Aygaz:Her çeşit tüplü ocaklar için kullanılır.


Ayın beyin olmak: Bir anda şaşırmak,şoke olmak.


Ayın oyun:Hile


Ayıtlamak:Herhangi bir ürünün başkalarından ayrılması. Temizlenmesi işi.


Ayıtla:Ayıkla


Aylak:Boş gezen ,boş dolaşan.


Ay ulan:Bir tür kaba hitap sözü.Söze başlarken kullanılır.


Azar:Büyüklerin bağırıp çağırması,kötü söz


 söylemesi.


Azık :Yolda,dağda,ev dışında yenecek ekmek ve benzerleri.


Az çal gel:Masum hırsızlık.


Azıcık: Çok az.


Azık çıkısı:İçerisine yiyecek konulan bez bohça.


Azık torbası:İçerisine yiyecek konan yünden dokunmuş torba.


Azıt:Başından savmak,uzaklaştırmak.


 


 


 


 


-B-


 


Babıç:Lastik ayakkabı.


Badas:Harman yerinde kalan karışık tahıl yığını.


Babamil:Babamgil


Baca: Bahçe


Bacabaşı:Baca üstü raf.


Badılcan(balcan):patlıcan


Bagırtlak:Beşiğin kenarına bağlanıp,çocuğun düşmemesini önleyen bez.Bir kuş türü.Bağıra sarılan bez örtü.


Bağa: 1-Bana 2-Ur


Bağ arası:Bağların bulunduğu yer.


Bağırık:Bağırtı,yüksek ses.


Bahana:Bahane,sözde neden.


Bağcak:Davar çobanının sürüyü yatıya geçirdiği  sırada ,sürününenyaramazın hayvanını kendi bacağına bağladığı yassı örgülü ip.Genellikle ipleri boyayarak örülen ,bele sarılan yassı örgü ip.


Baldır bacak:Açık saçı giyinenlere söylenir.


Banmak:Pekmez,çorbagibi sıvı yiyecekleri ekmek batırarak yemek.


Bar bar bagırmak:Çığlık atmak.


Barabar:Beraber


Bari,barime;En azından,hiç olmazsa.


Bas bayagı:Doğruluğu şüphe götürmeyen.


Basdı bacak:Kısa boylu.


Başa baş:Üste vermeksizin.


Başını bağlamak:Evlendirmek,evermek.


Bayır:Aşırı eğimli,ekime dikime uygun olmayan.


Bakla:Kuru fasulye.


Bakale:Bana bak,bak hele.


Bakraç:Bakırdan yapılan,kulplu ,su,süt,ayran taşınan kap.


Balastır:Kapı ve pençerelerin üstüne atılan büyük kalas.


Balkan:ağacın,çalı çırpının iç içe girdiği içine girilmez hale gelmiş yer.Sık ormanlık alan.


Bambıl:Nohut,buğday tarlada iken tanelerini yiyen böcek.


Band:Teyp kaseti.


Bandırma:Üzümlerin iyi kuruması için kül suyu ile zeytin yağı karışımı suya daldırılıp serilmesi.Bandırılarak kurutulan üzüm.


Bangga:Banka


Barana:Kış gecelerinde birlikte oturulup kalkılan arkadaş gurubu, asmayı yüksekte tutan kuru ağaç


Bardak :Testi,ibrik,su ,şerbet gibi içecekler için kullanılan topraktan veya sırçadan yapımış kap.


Barı:Bahçe ya da ağıl çevresine çalılardan oluşturulan perde,çit.


Barnak:Parmak


Başaklama:Daha önce toplanan bir üründen,tarlada,bağda,bahçede kalanların toplanması.


Basdırık:Yaylada keş,peynir,yoğurt,yağ küplerenin konulduğu yer.


Başlı: Birilmeden bırakılan .Haylaz.


Baş aşağı:Yokuş aşağı.


Baş bağı:Hayvan bağlama ipi.


Baş bozgunluğu:Evlilikte geçimsizlik.


Baş dutar:Lider,önder.


Batma:1-Hayvan yemliği.2-Çeşme yalağı (Büyükağaçlardan oyulup çeşmelerin önüne hayvanların su içmesi için konulan ağaç.)


Batman:Yedi okka= Dokuz kiloğramlık sıvı ölçü birimi.


Batarya:Büyük pil.


Bayam:Badem


Baymak: Bayılmak,susmak.


Bayram kömbesi:Arife (‘arefe) günleri tavada pişirilerek dağıtılan mayalı ekmek.


Baylan:Nazlı,şımarık.


Bayır:Küçük yokuş.


Bazlama:Yufka ekmeğin kalın olanı.Bir iki günhlük yiyecek için saçta pişirilip hazırlananı.Günlük yapılıp tüketileni.


Bedavra:Keklik tuzagı.


Beldanat (beldanat):Ağaçtan yapılan harmanda sap karıştırılan,harman savrulan araç.


Beğensimemek:Beğenmemek.


Beğirmek:Koyun ve keçilerin melemesi.


Beketmek:Kapamak


Bekişmek:Pekişmek,sertleşmek,katılaşmak.


Bel :Toprağı alt üst etmeye yarayan tarım aracı.Dağların geçit


yeri.Canlıların vücutlarıda bir bölüm.


Beldanat :Yaba,parmaklarıyassı,sapı ince ağaçtan yapma harman aracı.


Bele(mek):Küçük çocukları kundakla sarıp beşiğe yatırmak.


Belen:Üzeri yassı küçük tepe.


Belenlemek (belenglemek):Uykudan uyandırıldığında şaşırmak.


Belertmek:Gözlerini iri iri açmak.Öfke ve kin hali.


Belik,belinik:Bölünük ,bölünmüş.


Benagarı:Daha iyice.


Belik:Uzun kız saçlarının guruplandırılarak örülmesi.


Belişmek:Bölüşmek,paylaşmak.


Bereket:Anında haberdar olmak,hemen uyanmak.


Beranarı (beragnarı):Ne iyi ne de kötü,ortalama.


Beri benzeri:Biraz iyice.


Beriyüz:Konuşandan tarafta olan yön.Bu tarafta olan yüz.


Berkitmek:Hızla koşan ya da kaçan hayvanların yön değiştirmesi için önüne çıkılması.Yön değiştirtmesi.


Bertilmek:Berelemek, incinmek.


Beserek:Deve gibi besili ve sağlıklı olma.


Bergüzar:Armağan


Besleme:Hizmetci


Beniz:Yüz rengi.


Beş bıyık:Muşmula,döngel meyvesi.


Bekere: Makara


Bencileyin:Benim gibi.


Beşik:Beşik


Beze:Yufka ekmek yapmak için hamurun yumurta gibi ufak ufak yapılması.


Bıdı bıdı:Sessiz sessiz.


Bıcılgan:Azan büyüyen yara


Bıngıldak:Çocuklarda başın tepe ile alın arasındaki yumuşak bölüm.


Bırakma:Küçükbaş vebüyükbaş hayvanların yavruyu zamanından önce dünyaya getirmesi.


Bırakıntı:Geline verilen hediye.


Bışgı: Bıçkı.hizar,bağ budamaya yarayan dişli bıçak.


Bicik:Sütlü meme,kadın memesi.


Bicama:Pijama


Bidayfe:Bir defa


Bi hayli:Bir çok.


Bilat:Bilet


Bidıkım:Sadece bir lokma.


Bi gayri hakkın:Boşu boşuna,haksızlıga uğramak.


Bigıdım:Azıcık


Bilik:Bölünmüş.Erkek çocuğunun cinsel organı .Sınırları belirlenmiş tarla


Bilemek:Toplamak,biriktirmek.


Birinde:Bir zaman önce.Geçmiş zamanı anlatır.


Bilmeziye:Bilmeden


Bili bili,bilenmek:Tavukları toplamak için söylenir.Biraraya gelmek.


Billur:Cam bardak


Birlenmek:Bir araya toplanmak.


Bikri:Sanki


Birerleş:Birer tane.


Birem birem:Tek tek,birer birer.


Bise:Çam ağacının ısıtılmasından elde edilen siyah renkli reçine.


Bisehil:Biraz,birazdan,bir miktar.


Bistancık (bislancık):Küçük kertenkele.


Biş; Atları durdurmak için komut sözü.


Bişek:Kolayca pişen .


Bişşek:Yayıkta ayranı döverek yağ elde etmekte kullanılan 15-20 cm. çapında delikli,saplı ağaçtan yapılmış araç.


Bişirgeç:Yufka ekmeği saçta pişerken çevirmek için ağçtan yapılmış,yassı araç.


Bişi:Recep ayının ilk Perşembe günü mayalı hamurdan yağda pişirilerek dağıtılan yiyecek.


Bişir:Pişirmek


Biş şiy:Bir şey.


Bitek:1-Verimli.2-Çamurdan yapılan,içine un,buğday konulan silindir şeklindeki ambar.


Bitik:Pekmezin kıristalleşmiş hali.(bitgin pekmez)


Bittik:Mayasız hamurdan kalınca yapılan bazlama.


Bitili:Yan yana,yapışık,birbirinden ayrılmayan kökü toprakta olan bitki.


Bizlemek:Dürtmek batırmak.


Bizim adam:Kadınların kocalarından konuşurken kullandıkları kelime.


Bizim oğlan:Her yaştaki erkek kardeşler için söylenir.


Bodi:Çok şişman


Boduç:Topraktan yapılan testiden küçük,ıbrıktan büyük su kabı.


Boduk:Deve yavrusu.


Boğarsak:Sıgırların çiftleşme zamanı.


Boğum:Yuvarlak nesnelerin birleştikleri bölümlere.


Bohça:İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koymaya yarayan dört köşe bez.


Bokçak :Düven süren öküzlerin dışkılarını samana karışmasını önlemek için  tutulan saplı kap.


Boran:Kar fırtınası.


Borazan:Ses çıkaran boru.Zehirli büyük bir arı cinsi.


Borani (borana):Pancar veya kabaktan yapılan bir tür yemek.


Bortlamak:Doğurmak


Bol bolamad:Çok geniş.Çokça.


Boşanmak:Eşinden ayrılmak-Hayvanların bağlı oldukları ipten salınması


Boşlamak:Bırakmak


Boydak:Elinde,üzerinde hiçbir şey olmadan yaya gitmek.


Boyunduruk:Çift süren veya kağnıya koşulan öküzlerin birlikte yürümelerini sağlamak için  boyunlarına takılan ağaç araç.


Boz:Bir çeşit toprağın rengi.Uzun yıllar ekilmemiş tarla.


Boz yel:Lodos,güneyden esen yel.


Böcü:Böcek


Böcü börtü:Böcekler,haşereler.


Bögemek:Önünü kesmek.


Böğet:Derelerde derin bölümler.


Böğelek:Öküzleri sokan ,sarı renkli yaban arısı.


Bögün:Bu  gün.


Börülce:Fasulyeye benzeyen bir bitki.


Börtlemek:Haşlamak.


Böye(böyü):Bir tür örümcek


Böyük:Büyük.


Böyrek,böğrek:Böbrek


Bölemek:Karıştırmak,ıslatmak.


Buba:Baba


Bucak:evlerin izbe köşeleri.


Buguzlanmak:Kinlenmek.


Bugu:Buhar


Buğum:Bogum


Buharı,muharı:Baca


Buhur:Erkek deve.


Bulaşma:Sataşma


Bulada,bula:Genç yumurtaya durmamış tavuk.


Bulama:ağzın pişirilerek pekmezle karıştırılması.


Bulamaç:Pekmezle ve unlayapılan pelte.


Bulgazanlık,burgazanlık:Oyun bozonlık ,fitnelik.


Bulagaç:Bittik yağlamaya yarayan yufka ekmek parçası.Bayram kömbeleriniyağlamaya yarayan tavşan bacagı.


Bulgurcuk:Dolu yağması.


Bullar:Buralar


Bulupta bunamak:Beğenmemek


Bulup buluşturmak:Temin etmek.


Bunar(bungar):Pınar,kaynak suyu.


Bun: Sıkıntı


Bungun:Sıkıntılı,üzgün.


Bunal(tuncuk):Sıkılmak


Burgaç:Girdap,dolanbaçlı.


Burgazanlık:Oun bozanlık,fitne.


Buruntu:Karın ağrısı ,ishal.


Buturak:Ekinlerin içinde,bağlarda biten ,küçük dikenli bir ot.


Buy,buymak:Çok üşümek,donmak.


Buzalacı :Hayvanların yavrulu hali.Hamile hayvan.


Buzalamak:İneklerin doğurması.


Buzağı: İnek yavrusu,dana.


Bunuz:Kahır


Büber:Biber


Bücür:boyu kısa,kısacık.


Bülü (büllü): Bülüç,civciv.


Bülük:Pipi,küçük erkek çocukların penisi.


Bük:Büküntülü yol,dönemeç,vadiler.


Bülüç:Tavuk,kuş yavrusu.


Bürgü:Baş örtüsü.


Büngül bucak:Köşeler,kenarlar,erişilmesi zor yerler.


Büngüldemek:Suyun toraktan kayanayarak çıkması.


Büzgülü:Sert kabuklu uzun taneli bir üzüm türü.Kıvrımlı.


Bürlü:Örtülü,bürülü.


Büver:Biber


Bürünmek:İyice sarınmak.


Büzük:Ağzı daraltılmış.


Büngeşme (Bingeşme):İpin birbirine kıvrılarak dolaşması.


 


 


               -C-


 


  Cagışdama:Ses çıkarma.                           


Camadan:Yakasız düğmeli gömlek.


Can elemeti: (Kaçmak,saldırmak ) can korkusuyla.


Canavar:Kurt.Cesur,atılgan.


Cantahtası:Göğüs kemiği.


Can suyu:Sebze fidanlarının ilk dikiminde verilen su.


Carcavlak:Baştaki saçların tamamen kesilmiş veya dökülmüş olması.


Can havli:Can acısı,ölüm hali.


Carı:Gözü açık,açıkgöz.


Cavdırma:İnce uzun ağaç dalı.


Cayma:Vazgeçme


Cazı:Yaramaz,cadı.(genellikle yaramazlık yapan kız çocuklarına denir)


Caylak:Acemi


Cehiz(çeyiz):Gelinin eşyaları.


Celep:Hayvan tüccarı.


Cerge.Derme çatma göçebe çadırı.Gölgelik.Bostan kümesi.


Cerme,cereme:Başkaları tarafından yapılan ya da kaza olarak meydana gelen zararı ödeme.


Ceran:Yakışıklı,güzel.


Cebcebe:Düğme ve iğnelik.


Cevüz:Ceviz


Cezir:Havuç


Cemile:Kış mevsiminin son aşamaları.


Cere çıkmak:Dilenmeye,istemeye çıkmak.


Cevizi:Koyu kahve rengi.


Cıbıl:Yoksul,zayıf.


Cıbıldak:Çıplak.Sulu,çamurlaşmıştoprak,cıbıldan.


Cıdav:Kavgacı


Cığa:Gelin ata binerken başına takılmış,renkli kuş kanadı tüyleri.


Cıgırkapı:Yontma ağaç kapı.


Cıllık:Oyun bozan,mızıkcı.


Cığış cığış:Bir şeyin yeni oluşu.Derinden gelen,kuru eşya ve yapraklar  arasından çeşitli böceklerin çıkardığı sesler.


Cılbak:Çıplak


Cıla:Beyaz toprak.Bu toprakla evler badana edilir.


Cılgısız:Çelimsiz,zayıf,yersiz konuşan.


Cıngar:Ölümsüz,yaralamasız kavga,gürültü.


Cılga:Belli belirsiz ince yol.


Cılk:Bozuk.Daha çok bozuk yumurta için söylenir.


Cıncık:Renkli bilya,boncuk.


Cıngıl:Küçük üzüm salkımı. Helkenin küçüğü.


Cınna: Az


Cıngırlak,cıngırık:Bir çeşit tahteravalli.


Cıgırıklı kuyu:Lastik veya madeni kovaları olan,ağaç bir düzenekle su çekilen kuyu.


Cıncık gibi:Göz alıcı ,yep yeni.


Cıplanmak:Soyunmak


Cırlama:Oyun bozanlık,mızıkcılık etme.


Cırmalama:Tırmalama


Cırmık:Tırnak,tırnak izi.


Cırık:Ardıç kuşu da denilen,sığırcık kuşuna benzeyen,bir tür göçmen kuş.


Cırcır:Fermuar.Harman  aracı  olan patoz.


Cıvdırmak:Delirmek


Cırcavuk:Taze iken yenilen bir tür ot.


Cıvcık ,cıvık:Ciddiyetsiz


Cıvık:Çok sulu,ciddiyetsiz,geveze.


Cıvgın:İnce söğüt dalı.


Cızık:Çizik,küçük yara.


Cızıldamak:Sızlanmak,sürekli ağlamak


Cızırdamak:Odun yanarken,kızartma yaparkın çıkan ses.


Cibildek:Küçük su birikintisi.


Cibilliyet:Nesep,soy,sop,ata.


Cidav:Kavgacı


Cice:Abla.Yaşlı kadınlara söylenen hitap şekli.


Cilalamak:Ak veya kırmızı toprağın eritilerek ,bezle duvara sürülmesi.


Cimbit:Parmak uçları ile sıkıştırma,cimbitleme.Parmak ucuyla alınan miktar.


Cimbil:Gözlerin kenarına biriken beyaz madde.


Cimecik:Azıcık


Cingilli:Sümüklü


Cingil:Küçüküzüm salkımı.


Cingildemek:Ağlama,nazlanma.


Cipazlık:azlık ifadesi.


Cirpitmek:Az çalmak.


Cipdirmek:Birden,ani kesme.


Civil ciivil:Hareketli çocuklar.Kuş yavrularının çıkardıkları sesler .(cıvıl cıvıl)


Civlemek:Dürtmek,batırmak.


Cizelemek:Sıralamak


Combarlak,comballak:Takla atmak.


Combuldamak:Sığ sularda gürültülü şekilde yürümek.


Cozutmak:Dağıtmak,şaşırmak,ne dediğini bilmemek.


Cumağı,cumayı: Cuma günü.Bozkır ilçesinde Cuma günleri kurulan pazara verilen ad.Cuma pazarı.


Culak:Kargaya benzeyen bir kuş.


Curba:Ezilerek suyu çıkarılan üzümün posası.


Cükür:Gındamlı ağzı kırılmış ,şelek kazma.


Cücük:Filiz,tomurcuk.Kuş yavrusu.soğan,marul gibi sebzelerin en iç kısmı.


Cülepe;Çoluk çocuk.


Cüllü (cülle):Kuş yavrusu.


Cümbüş:Müzik eşliğinde yapılan eğlence.


Cünüp:Sevişme sonrası yıkanmama hali.


Cüleke:Çoluk çocuk,yetim.


 


 


 


                   -Ç –


 


 


 


 


Çabaltı:Gayret gösterme.


Çağşak:Dağ yamaçlarında küçük taşlardan oluşan kümeler.


Çağıltı:Suyun sesi


Çağşır:Kayalık yerlerde biten bir bitki.


Çakıl:Küçük taşlar.Taş duvarların içini doldurmak için konulan küçük taşlar.


Çakıldak:Koyunların özellikle kuyruklarına birikerek sertleşmiş pislikleri.


Çakır:Mavi yeşil karışımı göz rengi.Tam olgunlaşmamış meyveler.


Çakır keyf:Biraz sarhoş.


Çal:Taşlık tepe.


Çalacak:Yoğurt yapmak için maya olarak ayrılan yoğurt parçası.


Çalağan otu:Geviş getiren hayvanları taze iken yerse zehirleyen bir tür ot.


Çalba:Tek yıllık kırlarda yetişen bir tür tozlu ot.


Çalgorağı:Ekinleri çabuk biçmek çin kullanılan bir tür büyük orak.


Çalgı:Saz,müzik aletleri.


Çalgıcı:Saz takımı.


Çalı:Küçük,bodur ağacıklar,maki.


Çalı süpürgesi:Sert yabani çalılardan yapılan süpürge.


Çalık:Baş örtüsü yazma.


Çalkama:Sulandırılmış yoğurt.


Çalmak:Bir nesneyi başka bir nesneye karıştırmak.Süte yoğurt çalmak.Bir maddeyi sürmek.Boya çalmak. Yediğinden zehirlenmek.Hırsızlık yapmak.Süpürğe çalmak.Müzik aleti çalmak.


Çamır:Çamur


Çamış:Huysuz at,katır,eşek.


Çanak:Toprak kap.Kırılan testilerin kullanılan kısımları.


Çandır:Karışık,melez.


Çapıt:Eskimiş bez parçası.


Çapık:Çabuk


Çapraz :Aksi yön.Postal,mes gibi giyeceklerin iki yakasını birleştiren metalden yapılmış düzenek.


Çaraş:Üzümlerin ezildikleri yer.Şırahane.


Çardak:tahta kulübe,üzeri kapalı balkon.Evlerin önünde çevrili üstü açık ,hayvanların barındırıldığı ağıl.


Çare :İneklerin doğurdukları loğusa hali.


Çark evi:Su değirmenlerinde suyun çevirdiği yer.


Çarık:İşlenmemiş ham gönden sırımlarla dikilmiş ayak giyeceği.


Çar çur etmek:Boşa para harcamak.


Çat:Kavşak


Çatak:İki derenin birleştiği yer.Kavgacı.


Çatma:At,eşek,katır semerlerinin önündeki ve arkasındaki ağaç kısımlar.


Çatmak:Sataşmak


Çatayaz:Çok soğuk


Çatlak:Binadaki yarık.Sinirsel rahatsızlığı olan.


Çatal çöp:Kuş sapanının bağlandığı ağaç  düzenek.


Çav: Sapmak.At,eşek gibi büyük baş hayvanların erkeklik organı.


Çavdır: Telaş etmek.


Çay :Küçük dere.


Çay şekeri:Tozve küp şeker.


Çayır: Çimen


Çebiç:Bir yaşındaki keçi yavrusu.


Çeç :Savrulduktan sonra ortaya çıkan tahıl yığını.


Çehre: Surat,yüz.


Çelebi: Gelinin kayın biraderi.


Çekmek:Asılmak.Soya çekmek,benzemek.Dişi hayvanları erkek hayvanlarla birleştirmek.Boğaya çekmek.


Çeki:Baş örtüsü.


Çekingen:Utangaç


Çekinceme:Sakınma


Çekle: Üzeri ağaç dalları veya otlarla örtülü gölgelik.


Çelerme:Koyun ve keçilerde bağırsak zehirlenmesi.


Çelim:Şekil,beden yapısı,güç,kuvvet.


Çelgi,çekli:Çardak damlarının üstündeki çalılar,barı.


Çelen:Düz ,toprak örtülü damlarda duvarların kenarlarına konulan yassı ağaç,korumalık.


Çekişmek:Ağız kavgasıyapmak.


Çeltek:Çırak ,yardımcı.


Çelme:Ayak takmak.Bir çeşit başlık.


Çelik:Çelik çomak oyununda yere konularak sopa ile (çomak)vurularak fırlatılan kısa ağaç dalından yapılan değnek.


Çelik çomak oyunu:Bir uzun (çomak),bir kısa (çelik)  ile oynanan sopalı oyun.


Çemkirmek:Karşı gelmek,saygısız hareket etmek.Saygısız kadınlar için kullanılır.


Çember :Kadınlarda bir tür oyalı baş örtüsü. Kasnak.


Çemremek: Eteğin alt kısmını,pantolonun paçalarını,gömlek ve ceketin kol uçlarını kirlenmemesi için yukarı doğru toplamak ,sıgamak.


Çente:Çanta


Çenğildemek:Yerli yersiz konuşmak.


Çentmek:Getmek,kertmek.


Çengel:Yuvarlak ağaç halka.Et, üzüm vb. asmak için kullanılan araç.


Çerçi :Gezgin satıcı.


Çerek:Küçük ölçü birimi.Küçük çömlek.Küçük para birimi.


Çencere :Tencere


Çeşit:Renkli kalem.


Çevlik,çevlük:Evlerin etrafındaki etrafı çevrili küçük susuz bahçeler.


Çevre:Mendil


Çıbık:Asma (bağ) çubuklarına verilen ad.


Çığr:Patika, karda insanların ve hayvanların açtığı yol,


Çıkı: Arasına yiyecek veya herhangi bir eşya sarılan bez parçası.


Çıkla :Arı,saf,katışıksız.


Çıkılamak:Çıkının içinekonlan eşyanın düşmemesi için uçların bağlanması.


Çılbır:Suya kırılarak pişirilen yumurta yemeği.


Çırpıt:Meyvesi bol olan ağaç.(Çırpıt gibi,çaput gibi.)


Çıvgın (şıvgın):İnce uzun,esnek ağaç dalları.


Çıymık:Odun yongası.


Çiğ : Pişmemiş,ırağı.


Çiğin-çiğni :Omuz


Çil : Yüzdeki lekeler.


Çile:İp,iplik yumagı.


Çilemek:Su serpmek.


Çillenmek:Küflenmeye,bozulmaya başlamak.


Çimdirmek:Banyo yaptırmak.


Çilpi:İnce ağaç dalları,çalı çırpı.


Çilte:Minder,şilte.


Çimke:Ufak taneneler,zerre.


Çimmek:Derelerde yüzmek,yıkanmak.


Çirik:Yünden dokunmuş kumaş eskisi.


Çiye:Azıcık,çok az,ateş kıvılcımı.


Çırpıştırmak:Bir işi acele ile yapmak.Dövmek.


Çıra : Reçineli çam odunlarından elde edilen ,ateş tutuşturmak için kullanılan  çabuk yanan odun.


Çıngıl:Küçük üzüm salkımı.


Çıtak :Kavgacı ,yılmayan.


Çıtlık:Antep fıtığının yabanisi ,menenğiç.


Çırlavuk:Ağustos böceği.


Çit çıbık:Tarımla uğraşmak.


Çit goşmak:İki öküz ,eşek,at,katır gibihayvanları sabana,pulluğa koşup çift sürmek.


Çiğin: Omuz


Çilpi:Çöp,ince çalı parçaları.Anı sırada.


Çitle:Minder


Çimdinmek:Az ve isteksiz yemek.


Çimecik:Çok küçük,küçücük.


Çimmek:Derelerde yüzmek,banyo yapmak.


Çimen:Yeşil taze çayır,ot.


Çinilemek:Çınılamak


Çitme:Tepme (At,eşek,katır gibi hayvanların arka ayakları ile vurması)


Çitlek:Ay çiçeği.


Çiti:Her çeşit bulaşık sabunu.


Çit moturu:Traktör


Çirkef:Ahlaksız


Çitlik:Bir çift öküzle bir günde sürülen 650 metre kare kadar tarla.


Çizi :Sıra,hiza.Domates ,patates gibi sebzeleri ekerken bir sırasına  söylenir.


Çoban salık:Ağıllarda çobanların barındığı yer.


Çoka:Taş ve çakılların bir araya toplanmasından oluşan öbek,yığınak.


Çomak:Bir ucu kıvrık çoban veya yaşlı değneği.


Çor :Dert,keder.


Çorak:Su geçirmez ,verimsiz toprak.


Çöğür:Çok yıllık dikenli bitkiler.


Çöğdürmek:İşemek


Çotunak,çotak:Ağaçta iki dalın gövdeden ayrıldığı yer.


Çökelek:Yağı alınmış peynir,keş.


Çölte:Küçük saplı,bir tarafı sivri,diğer tarafı yassı küçük kazma.


Çömçü:Yufka ekmeğin kaşık gibi yapılarak pekmez,yoğurt gibi yiyeceklerin yenmesi.Dıkım.


Çömmek:Diz üstü çömelmek.


Çömlek:Topraktan  yapılmış hayvanlardan süt sağmak için kullanılan geniş ağızlı,kulplu kap.


Çön çön yürümek:Küsüp,kızıp yan yan arkasına bakmadan yürümek.


Çöylük:Etrafı çevrili alan,bahçe.


Çul:  Kıldan dokunmuş,desensiz kilim,yaygı.


Çuvaldız:Kalın ve kaba dokumaları dikmede kullanılan ucu yassı ve eğrice büyük iğne.


Çüş  :Yük hayvanlarına(at,eşek,katır) dur emri.


Çükür: küçük kazma.


 


 


 


 


 


-D-


 


 


Dabak:Tabak.Düzleşmiş yüzey.Hayvanlarda ayak hastalığı.


Daban:Ayakların alt kısmı.


Dabanları yağlamak:Koşar adım kaçmak.


Dabış,dabbış:Kel,beceriksiz,korkak kişi.


Dabalamak:Aksayarak,sersem sersem,sedeleyerek yürümek.


Dabanca :Tabanca


Dağal: Şiddetli rüzgar. 


 


Dadak :Tatlı yiyeceklerin genel adı.


Dadanmak :Alışmak


Dağan :Yuvarlak 3-5 metre uzunluğunda ağaç.Yayık yayma düzeneğinde kullanılan ağaçlar.


Dağar :Topraktan yapılmış,içine pekmez,un vb. yiyecekler konulan büyük kap.


Dağarcık :Keçi ve koyun derisinin işlenmesi ile yapılan torba şeklindeki kap.Ekmek,bulgur,kavurma vb. yiyecekler konurdu.İsteyiciler boyunlarına takar ne verirlerse içine atarlardı.


Dahacık:İşte,şurada,orada anlamlarında kullanılır.


Dahana: İşte,şurada,orada anlamlarında kullanılır.


Dakanak :Alış verişte kalan borç.


Dakım: Siğara içmek için ağaçtan yapılmış ağızlık.Takım.Yeni dikilmiş elbise.


Dal  :  Sırt,bel,ense.Ağaçların ve bikilerin kolları.


Dalamak:Köpek,kurt gibi ısırıcı hayvanların saldırması.Zehirli böceklerin insan vücudunda dolaşması sonucu oluşan kızarıklık,kaşıntı.


Daldaşşak:Çırıl çıplak.


Dalyarak :Budalalık yüzünden her zaman densizlik eden kimse.


Dalap :Erkek isteyen dişi ,at,eşek,katır. Küre.


Dam : Hayvanların barındırıldığı kapalı yer,ahır.Hapishane.


Damızlık:Yoğurt mayası,çalacak.Verimi iyi olan cins dişi hayvanlar.


Dandırmak:Tadına bakmak.


Dapduru gelmek:Sıçrayarak,silkinerek uyanmak.


Dapındırık:Kuyularda kovayı,zinciri kuyuya indiren,su çekmeyi sağlayan hareketli ağaç dalları.


Dastar:Eşarp,başörtüsü,kenarı süslü ak dastar.


Daş : Taş


Daşağrı,daş ağırı:Verimsiz,taşlık toprak.


Darı :Mısır.Küçük taneleri olan süpürğe otu.


Davar :Keçi  ve koyunların ortak adı.Koyun ve keçi sürüsü.


Davşan: Tavşan


Davıştı (Gıvıştı):Telaş.


Dayak:Kuru veya yaş düzgün ağaç dallarına verilen ad.Kapının arkasına açılmaması için dayanan ağaç.


Daylak:Bıyıkları çıkmamış delikanlı.


Dayalı:Döşeli,eksiksiz,tam.


Debegat:Deri işleyen,derici,sepici.


Debreşme:Hareket etme,azma,çoğalma.


Dede sakal:Kırlarda yetişen,uzun ince yapraklı yenen bir ot.


Dede yetimi:Babası dedesinden önce ölen.Osmanlılarda bunlara vergi düşmezdi.


Değirmi:Yuvarlak,oval.


Değnek,diynek:İnce sopa.Çoban sopası.


Deha:İşte,orada.


Dek  :Kadar gibi.Bir işin sona erdiğini belirtir.


Delme :Kadınların giydiği yakasız gömlek,yelek.


Deli oğlan:Delikanlı,acar.Pekmezden yapılan şerbet,keskin tatlı.


Delikli :Süzgeç.


Demincek:Az önce.


Deşmek:Geveze,densiz.


Dene :Tane


Denelemek:Çok fazla tahıl yiyen hayvanların rahatsızlığı.Tane tane yemek.


Denk gelmek:Karşılaşmak,karşılamak.


Densiz: Münasebetsiz,ileri geri konuşan.


Dermek:Hasatetmek,toplamak.


Deste :Bir kucaklık biçilmiş ekin demeti.


Desti :Toprak su kabı.


Deşinmek: Eşinmek


Deşirmek:Toplamak.Meyvaların,sebzelerin ,üzümlerin vb. toplanması.


Deşirici:Dilenci


Deşme:Başkalarına ait eşyaları izinsiz karıştırma.


Deştiksire:Deştikçe,deşeledikçe.


Deştivan (deştuvan):Bağ bekçisi.Köy bekçisi.


Deştuvanlık:Bağ bekçisi hakkı.


Dermek-dernemek :Toplamak,düzene koymak,bir yere yığmak.


Dev anası:Boyluposlu,iriyarı ,şişman,heybetli kadınlar.


Devresi:Ertesi,arkası.


Dıdık:Gağa,kuşların ağzı.


Dığan :Ekmek,tandır yapmak için topraktan yapılan fırın.Toprak kap.


Dıngala:Sona kalan.


Dığdığının dığdığı:Çok uzaktan akrabanın akrabası.


Dığrak:Tahıl tükendiği için erken kaldırılan ilk harman.


Dık dık:Kuş gagası,ibik.


Dıkım:Lokma,az biraz.


Dıkız gelmek:Kaptaki malzemenin çokluğundan kolay karıştıramama.


Dıkı,dıkıcık:Biraz,birazcık,azıcık.


Dıkka:Kuş gagası.


Dırnak:Tırnak


Dırdıbık:Geçimsizlik.


Dışarı ayaklı:Kazancını dışarıdan temin eden.Kötü kadın.


Dınılamak:Kendinden geçip uyumak.


Dızıkmak,tızıkmak:Koşmak,kaçmak.


Dızlak:Kel,tüysüz,saçsız.


Dibek:Havan görevi yapan oyma taş veya ağaç alet.Keşkeklik mısır ve buğdayı içinde tokmakla dövmeye yarayan taştan oyulmuş çukur.


Didiksire:Dedikçe


Diğdel: Uzun boylu zayıf.


Dilli düdük:Bekçi düdüğü.


Dilik:Uzunlamasına kesilmiş.


Dilme: Hizarda biçilmiş belli ölçülerde ağaç.


Dil değmek:Nazar etmek,nazar değmek.


Dimnit :Siyah renkli erken eren bir üzüm çeşidi.


Dinelmek:Ayakta durmak.


Dingildek:Oynak,dengesiz.


Dipli bucaklı:Her şeyi olan,eksiksiz olma.


Diniz :Sakin


Dip bucak: En dipteki bölüm.


Dirayet:Dayanıklılık,cesaret.


Direndiz:Direzi,gergin.


Dirgen :Çatallı,eğri harman karıştırma aracı.


Direşmek:İnat etmek.


Direm kuşak:Düğün,bayram gibi özel günlerde kadınların beline kuşandıkları ibrişim (ipek) kuşak.Genelde renkli ,tokalı ve süslü olur.


Dirhem (direm):Eskidenkullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.Okkanın ( 1283 gram ağırlığındaki değere bir okka denirdi.Okkanın dört yüzde  biri 3.25 grama bir dirhem denir.)


Dirlik :Mutluluk,saadet,düzen.Yiyecek,nafaka.


Dirliksiz :Geçimsiz.Yiyecek bir şeycikleri kalmayan.


Diremek :İnat etmek.Dayamak.


Dirilmek:Hastalıktan iyileşmek,ayağa kalkmak.


Dişemek:Ezici(değirmen),kesici( bağ bıçkısı,testere ) gibi aletlerin keskinleşririlmesi.


Diş bulguru:Çocukların ilk dişleri çıkmaya başlayınca pişirilerek dağıtılan bulgur.


Dişehli (dişeeli): Kadın.


Dişlek:Dişleri öne doğru çıkın olan.


Ditmek:Karıştırmak.Koyun yünlerinin ve keçi kıllarının ayıklanması.


Divan :Tahta karyola.


Divlek,düğlek:Kavunun olgunlaşmamış hali.


Diyze : Teyze


Dizek :Sıralamak (Balık,biber,patlıcan vb.yiyeceklerin ip lere,çalılara dizilişi)


Dizi :İncir,yemiş.


Dizlik :Dize kadar uzanan kadın donu.


Dodurdanmak :Beğnmediği bir şey karşısında anlaşılmayacak şekilde kızgınlıkla bir şey söylemek.


Dokdur:Doktor


Dolak:Yünden dokunmuş,çarığın içine ve baldırlara sarılan kaba kumaş,dokuma.


Dokutmak:Yeni kazma,balta yaptırmak.Çul,kilim,çuval,torba yaptırmak.Yünden giyecek dokutmak.


Dolumsamak:Ağlayacak hale gelmek.


Dolak heybesi:Büyük heybe.


Doma:Ev çelenlerine konan L biçimindeki ağaçlar. Üzerine konan çelen ağaçlarını tutar.


Domata:Domates.


Dombuldama:Ne dediği anlaşılmayan konuşma,homurdanma.


Domuşmak:Büzülüp,surat asarak oturmak.


Don : Donmaktan.Ayağa giyecek kilot.Atın renği.Donuk,mat.


Doru :Genç ardıç ve çam ağaçları. Bir at rengi.


Doşarmak,domuşmak:İsteksiz ,küskün şekilde ayakta durmak.


Donuz:Domuz.


Dökme: Papara,tirit.


Döküntü: Hastalıklı koyun,keçiler.


Döküntülü:Bereketli.


Dökülgen:Kokulu bir tür beyaz üzüm.


Döl : Hayvanlardan yavru alma.


Döllü döşlü:Çollu çocuklu.


Dönek:Sözünde durmayan kişi.


Dönek başı:Tarlalarda sınırları belirleyen ve genellikle sınır taşlarının bulunduğu noktaya denir.


Dönemeç:Viraj,köşe.


Döneğen:Döneklik eden.


Döşek: Yer yatağı.


Döşeklik:Döşek konulan kapalı yer ,dolap.


Döşemek :Ev eşyalarını yerleştirmek.


Dul :Arka yön.Evin dulu,evin arkası.


Dumağı:Burun akıntısı,nezle.


Dutma:Yanaşma,evde her işi yapan.Gündelikçi.


Dutamak(dutağaç):Mutfaklarda ocağın yanında bulunan iki uçlu bir çeşit bez veya örgü.


Dutturmak: İşemek (Erkekler için)


Duvak:Geniş yassı taş,say taş.


Duz :Tuz


Duzlu kara:Nohudun şişirildikten sonra tuzlanarak saçta pişirilmesi.


Duzsuz:Yerli yersiz konuşan,saygınlığı olmayan kimse.


Düdük:Kaval


Düğe:Dişi dana.Doğurmamış inek.


Dügğan;Dükkan,bakkal.


Düğen:Ekin saplarını parçalayıp tanelerini ayıran,hayvanların çektiği,altına düğen taşı (çakmak taşı) çakılarak kullanılan ağaç harman aracı.


Düğü : Düğülenmiş olan,büyüğü boğu,küçüğü çıkıdır.


Düğüşü :Oğlan evinin yakını,gelin almaya giderken ata binil,beyaz örtülü kadın biniciler.


Dümşük:Beceriksiz,karışık,sünepe.


Dünek:Tünek.Tavuk ve kuşların yumurtlamak,gecelemek için kondukları yer.


Düneme :Uyuklama


Dürü : Erkek tarafından kız evine gönderilen hediye.


Düşleşme:Üstünedüşme,uylama.


Düzen : Uyulması gereken kural,ahenk,uyum.


Düzmek:Yapmak(Çeşitli eşya ve oyuncaklar  yapmak.) Cinsel ilişkide erkeğin etkin olması.


 


 


 


-E  -


 


 


Ebabül:Kırlangıç


Ebe:Büyük anne,dedenin karşıtı.


Ebe gümeci:Bir çeşit yaprakları yenir ot.


Ebem kuşagı:Gök kuşagı.


Ebişmek:Çocuğu sırtına almak.


Ecevit:Hareketli çocuk


Ecinni:Cinci


Eciş bücüş:Eğri büğrü


Edeb:Terbiye.


Edebli:Eline diline,beline sahip olmak.


Edebsiz:Ahlaksız terbiyesiz.


Edeceğin:Ne yapacaksın.


Edik:Kısa çocuk çizmesi.


Edişmek:Cinsel ilişkide bulunmak.


Efilti:Esinti.


Eftiklemek:Oyalanmak için bir şeyler yapmak.


Eğe :Törpü


Eğef  :Ağaçtan,ağaç dallarının eğilmesi ile yapılan ağaç halka.Kara sabanın oku ileöküzlerin boynuna konulan boyundurak eğefle birbirine bağlanır.


Eğerçi:Eğer ki.


Eğersim(eğer):Ahdolsun


Eğey:Kaburga.


Eğerliğime (Eğerimse):Şayet, eğer.


Eğinim:Sırtım


Eğiş büğüş:Eğri büğrü.


Eğri doma:Damdaki çelen ağaçlarını tutan L biçimindeki ağaç.


Eğirtmeç:Yün,kıl eğirmeye yarayan  araç.


Eğrice:Atları ,eşekleri sokan birtür büyük sinek.


Eğreti: Bir işin gelişigüzel yapılması.


Eğseri:Ekseri


Eğseri(ekseri):Büyük çivi,mıh.


Eğsi(eksi-ekse):Uç kısmı daha önce yanmış odun.


Eğsıran(eksıran):Hamur kesmeye ve sıyırmaya yarayan metal keski aleti.


Eğsik:Eksik


Eğşi:Ekşi


Ehdimal:İhtimal


Ehdişam:İhdişam


Ehdiyar:İhdiyar


Ehdiyatlı olmak:Dikkatli olmak.


Ehliz :Uysal,söz dinleyen.


Ehval:Durum


Eke:Kurnaz,açıkgöz.


Ekdi:Çokbilmiş.Yapışkan insan.


Ekecek:Tohumluk tahıl.


Ekin:Tarladaki arpa,buğday gibi ürün.


Ekinlik (ekinti):Ekin tarlası.


Ekenek:Kıraç topraklarda bölüm bölüm buğday,arpa tarlası.


Ekmek evi:Evlerin tek katlı daracık,uzunca ekmek yapılan yer ev.


Eksik etek:Kadın


Ekşi gara:Bir üzüm çeşidi.


El  :Bir organ.Yabancı.Bazı aletlerin parçası.


Elbise:Giyecek


Elbise kesinmek:Yeni elbise diktirmek.


Eletir:Yumruları toprak içinde bulunan,yenilir bir bitki.


Elgama:Beceriksiz,şaşkın,çıkarlarını bilmeyen.


Elikesik:Gövdesi kesilmiş ağaç.


Elah(ellah):Hayret ünlemi.


Elganeme(elgalem,elgama): Elinden iş gelmeyen.


Elbezi:Islatılarak meyva ikramlarının yanına el silmek için konulan el örgüsü bez.


Elcek (ellik):Eldiven. Ekin biçerken daha fazla ekin koplayabilmek için ele takılan açtan yapılmış düzenek.


Elelele….:Hayret,şaşkınlık ve çaresizlik ifade eden ünlem.


Ele-eleh:Şaşırma anlamında.


Elleşme:Bir işe yardım etme.


Elkatmak:Başkalarının işlerine karışmak.


Ellehem:Herhalde, zannedersem.


El etmek:Karşısındakine  el işareti yapmak.


El değirmeni:Bağday,mısır gibi tahılların el ile bulgur öğütmek amacıyla evlerde kullanılan,elle çevrilen,iki taşlı küçük değirmen.


El gün:Hısım akraba.


El ucuyla tutmak:Bir işi gönülsüz yapmak.


Elde avuçta yok:Yoksulluk


Ele güne karşı:Dosta düşmana karşı.


Eletip gelmek:Götürüp,bırakıp gelmek.


Elemek ,belemek:Doyurup yatırmak.


Ellik:eldiven


Eli uzun:Hırsı.


Eli yüzü yalamaç:Kertenkele


Embel :Öğendirenin ucundaki sivri çivi.Öküzleri çift sürerken,kağnıda koşulu iken uyarmak için kullanılır.


Emiştirme:Koyunlardan kuzuların,keçilerden oğlakların süt emmesi.


Emme:Ama ,amma.


Emmeye gömmeye gelmemek:İ ş birliğine yanaşmamak.


Emlik:Geç doğan kuzu.gerektiğinde kullanmak için saklanan yiyecek,para vb.


Emmi:Amca


Eme seme yaramaz:Hiçbir gereksinmeyi karşılayamaz.Bir işe yaramaz.


Emsiz :Beceriksiz,zavallı kişi.


Emendirmek:Yormak,zahmet çıkarmak.


Emişik:Süt kardeşi.


Emmi oğlu:Amca oğlu.


Emşeri :Heşeri.


Emsiz:Beceriksiz.Bir kişinin beğenilmediği zaman arkasından söylenen söz.


Emi yok:Yapılan işin yeteri kadar iyi olmadığını  belirten söz .Ehemmiyetsiz.


En (in):Davarların kulaklarına kesilerek konulan işaretler.


Endeği:Elindeki.Bir aşağı derecedeki anlamında.


Endam aynası:Boy aynası.


Enği:Ağrı,sızı.


E(ng)ücü:Nasıl olsa, muhakkak, mutlaka.


Enek:Büyük aşık kemiği.


Eneze:Cılız zayıf.


Enik:Köpek,köpek yavrusu.


Enikli:Yavrulu,çocuklu.


Enlemek:İşaretlemek


Enecik:Merdiven


Enler:Bir defada baştan sona biçilecek ekin,kazılan bağ vb.


Enlerci:Enler genişliğini ayarlayan baştaki kişi.


Ense:Boyunun arkası.


Epelek:Hafif,çok az sepinti. Kelebek.


Epelemek:Serpmek.


Epeyi:Bayağı,iyice ,uzunca bir zaman.


Er  :Eş ,koca.


Er ekmeği:Sahur yemeği.


Erkeç:Burulmuş,erkekliği ğiderilmiş davar.


Erkek üzüm:Siyah sert üzüm türü.


Erincek:Tembel


Erinmek:Tembellik yapmak,pasif davranmak.


Erezil:Rezil


Eserli:Deli


Esik:Tam dolu olmayan, arazinin çukur yeri.


Erzan:Suç,ceza.


Esği:Eski,kullanılmış.


Esilmek:Seviyesi düşmek.


Essahtan:Sahiden


Esvap:Çamaşır,elbise.


Eşgere:Açık seçik,ayan beyan ortada,gizlemeden.


Eşdirmek:At ve eşeklerebinerek koşturmak.


Eşek:Meyvelerin yenmeyen kısımları.


Eşek sudan gelinceye kadar dövmek:Çok dövmek.


Eşik (işik):Kapı boşluğunun altında bulunan alçak kısım.


Eşği (ekşi):Ekşi.Salça.


Eşirgen:Yoldaş


Eşirgenme:Güvenme


Eşme,eşeleme:Toprağı kazma,karıştırma.


Eteş:Ateş


Etenli:Geniş enli.Yiyecek kısımları çok olan meyve.


Etlik:Kışın yemek için kesilecek hayvan.


Evcik:Dip kısmı yarım metre taşla yapılmış,üstü ağaç  dalları ile örtülmüş tek odalı yayla evi.


Ev çocuklar:Erkeğin karısı,çocukları.


 


 


Evmek:Acele etmek.


Evedi:Acele,ivedi.


Evcimen:Evine bağlı,hamarat,idareli,ev yapıcı kadın.


Evel biri dediğine:Birinin söylediği özlü sözü örnek vermek.


Ever:Evlendirmek.


Evir çevir:İdare et.


Evtik:Acele etme,telaş.


Evlek:Dönümün dörtte biri.Tohum atılmadan sabanla tarlanın bölünmüş kısmı.


Evinsiz:Beslenmemiş,içi dolmamış ürün.Yersiz ,özsüz konuşan.


Evtükleme,evtikleme:Oyalanma


Ezği (eza)Eziyet,cefa.


Eylemek:Ekmek yapmak.Odun kesmek.Ham dereyi işlemek ,tabaklamak.


 


Eyvalla:Müdane etmek,ihtiyaç duymak.


Eyvallahı yok :Müdanesi yok,ihtiyacı yok.


Eyy :Çağrıya cevap verme.


Ezen:ezan


Ezva:kibritin yanan kısmı.





 


 


                   -F-


 


 


 


 


Fadim: Fatma


Fakrası gökcek:Siyah üzüm türü


Fakır:Fakir


Fakır fukur (fakır fakır):Ses çıkararak kaynama.


Falaka:Çift sürerken hayvanların bağlandığı ağaç düzenek.


Falan fişmekan:Kesin olarak adı bilenmeyen.


Faldırdamak:Titremek


Farımak:Kocamak,kurumak.


Fartıldamak:Sinirli hareket etmek.


Fasal :Harmandan arta kalan kalın saplar.


Fasilye:Fasulye


Feldir:Titremek


Feldiremek:Kuvvetli titreme.


Fellenlemek :Dengesini kayıp ederek,fırlayıp gitmek.


Fer  :Işık.Güç kuvvet.


Feri:ateşi,ışığı.


Ferik :Yumurtlamaya adaytavuk.


Fener alayı:Üç ayların başlangıcında,Recep ayının ilk Perşembe gecesi çocukların yaktıkları fener veya ateşle yaptıkları eğlence.


Ferek:Küçük kırma köpek.


Ferfene:Ortaklaşa verilen yemek.


Fes  :Başa giyilen başlık.Kadınların paralarla süsleyerek başlarına giydikleri başlık.


Fıldıretmek:Fırlatıp atmak.


Fırdolayı:Çepe çevre.


Fırıldak:Sözüne güvenilmeyen.


Fırtmak:Kaçmak


Fırtık:Oynak


Fısırık:Boş şeyler.


Fışkı:Hayvan gübresi.


Fışkın:Taze ağaç dalı,sürgün.


Fıttı(futtu):Toraktan yapma geniş ağızlı,içine ayran,yoğurt,pekmez konulup dağa götürülen kap.


Fıtılamak :Kaynamak,çok kızmak.


Fıydırmak:Fırlatmak,atmak.


Fıymak(fırtmak):Kaçmak


Fıyyık çalmak:Parmağı ağıza götürerek kuvvetli ıslık çalmak.


Filik :Tiftik keçisi.


Filcan:Fincan


Filisli aş:Taze bağ (asma) sürgünlerinin bulgurla pişirilmesi ile yapılan aş.


Fildirfişşik:Acele ile sağa-sola gidip gelme.


Fildiremek:İşveli hareket.


Fini (fino):Küçük köpek.


Firasetli:Düşünen,olumlu düşünebilen.


Firavun:Hileci kurnaz.


Firik:Genç,henüz ötmemiş horoz.


Fisilce :Sivilce


Fistan :Tek parçadan oluşan uzun kadın entarisi.


Fiş :Elektirikli ev araçlarının kablolarına verilen ad.Piriz.


Fişne:Vişne


Fitire : Yeni yeşermekte olan ekin.Dinsel inanç gereği ramazan ayında yoksula verilen yardım.Fitre.


Fitne ficir: Fesat ,dedikoducu.


Fodul:Kendini beğenmiş.


Fol :Kümes hayvanlarının yumurtlama yerinde(folluk) devamlı kalan bir adet yumurta.


Folluk:Tavuğun yumurtlama yeri.


Fursat:Fırsat


Furun: Fırın


Furun gibi:Çok sıcak.


 


 


 


          G


 


 


 


 


Gaba: Eğitimsiz,kaba.


Gaba ağaç:Büyük meşe ağacı.


Gabaca :Ortalama anlamında.


Gabal bazar:Heriki tarafında memnun kalacağı pazarlık.Bu pazarlıkta miktar belli olmaz.


Gabcık:Boş mermi kovanı.


Gabarmak:Öfkelenmek


Gaba guşluk:Kuşluk vakine az kalmak.Güneşin yükselmeye başlaması.


Gabık:Kabuk


Gabırğa:Kaburğa


Gabış:Boynuzları olmayan keçi.


Gablangaba:Kablumbağa


Gaç hay len:Beklenmedik bir hal karşısındasöylenen bir söz.


Gaderetlik:İhmalden dolayı yapılan haksızlık.


Gadın :Güzel


Gağnı:Kağnı


Gağrık :Boğazdan çıkarılan sümük ve artıklar.


Gağşamak:Gevşemek,dağılmak.


Gahir:Kahır,sıkıntı,üzüntü


Gafillik:Kazara


Gaklık:Kaya çukurlarına biriken  su.


Gaga:Kuş gagası. Erkek kardeş.


Galak:Gelin başındaki süslü başlık.


Galbır:Kalbur


Galgımak:Zıplamak,oynamak.


Gale:Haşlanmış şalğam.


Galtak:Ahlaksız kadın.


Gama:İki ucu keskin sivri bıçak.


Gammazlamak:İhbar etmek.


Gamıtma:Bezğin,ağzı açık bakma.


Ganara:Başı boş ağzın köpek,kanere.Görğüsüz.


Gana gana:Sindire sindire,doya doya.


Gan ayaklı:Hamile kadın.


Gandak:Dikenli bir bitki (gandak dikeni).Dağların arasındaki çukurlar.


Ganlı:Düşmanı olan.


Ganere:Başı boş sokak köpeği.


Ganevçe:Kaneviçe.


Ganimet gibi:Bolluk,çokluk ifade eder.


Gara bere:Darbe sonucunda vücutta oluşan morluk.


Garaca :Soğan tohumu.


Garagasbernek:Göz göre göre.


Gara guş:Kuzgun,kartal.


Gara zorlamaya:Düşünmeden,ölçüp biçmeden rastgeleyapılan iş.


Gara dakım:Sıradan,halkdan isanlar.


Garcadak düşmek:Gürültü ile çökmek.


Gardeş:Kardeş


Garda:Buruşuk, bükülmüş, kabarık.


Gardırma:Suyun akmayıp, geri kaçması.


Garga:Karga


Garagasbenlek:Bildiği halde inatlaşma,direnme.


Garamık:Bir çeşit dikenli çöğür.Yaprakları ilkbaharda taze iken toplanır,ekşi pilav pişirilir.


Garaltı:Karaltı.Korunaklı yer.


Garılmak:Cinsel ilişkide bulunmak.Çoğalmak.


Garer :Ölçü,karer.


Garanın….(emmisi,dayısı,yeğeni,arkadaşı vb.):Okşama,hitap sözü.


Gara yiğen:Sevği belirten okşama,hitap sözü.


Garı :Kadın.Erkeklerin kadınlarına dedikleri ad.


Gara yağız:Esmer delikanlı.


Gara yazı:Kötü kader.


Garer:Kararında.


Garpız:Karpuz


Garsambalık:Karışıklık, düzensiz atılmış eşyalar.


Garim :Gayri


Gasnak:Birmeşe ağacı çeşidi. Kasnak.


Gasalmak:Gururlanmak,övünmek.


Gasaltmak:Yüceltmek,övmek.


Gastancık:Yalancıktan ,rol icabı.


Garez:İftira


Gaş :Dağ ve tepe zirvelerinin aşağıya doğru inen yüzü.


Gaşşık:Kaşık


Gaşanmak:Atların ,katırların işemesi.


Gatık :Ekmeğin içine konan yiyecek.


Gavara:Balsız petek.


Gatteyen:Katiyen,asla.


Gavenez:Ham,yeşil domates.


Gavil:Sözleşme,karar.


Gavraşma:Dövüşme,kavga.


Gavlak:Ağaçların kabuğnun soyulmuş hali.


Gavlamak:Sürüngenlerde deri değiştirme,soyulmak.


Gavşurma kapı:İkili dış kapı.


Gavur :Müslüman olmayanlar.


Gavurga:Nohut,buğday,kabak çekirdeği gibi yiyeceklerin kavrularak çerez haline getirilmesi.


Gavut  :Yaban armudu (ahlat) kükürdü ile nohut,kabak çekirdeği,buğday kavrulmuşlarının değirmende üğütülmesi ile oluşan yiyecek.


Gavülleşmek: Sözleşmek


Gaybıncak:Kaygan yer.


Gaygana:Yumurta ile hamurun tavada yağ ile pişirilmesinden  yapılan bir yemek.


Gayfe:Kahve


Gayın:kayın birader.


Gayrak:Kazma ile kazılabilen doğa yapısı,bayır türü taş.


Gaynata:Kayın peder.


Ganyana (kayına):Kayın valide.Gelininin kocasının annesi.


Damadın karısının annesi.


Gayıt evi:Depo


Gazan yakmak:Çamaşır yıkamak.


Gayrı:Başka.


Gayrimüslüm:Müslüman olmayan.


Gebert :Tam kurumamış,tatlı,buruşuk üzüm.


Geber okuna uğramak:Ölmesini istemek.Beddua,lanet okuma.


 


Gebeş:Karnı şiş,büyük


Geçe:Karşı.yaka,taraf,yan.


Geçelik:Karşılık,karşı yaka.


Geçmek:Atlamak ,ölmek.


Gedebot:Su arkı,su kanalı.


Gedeve:Bahçe sularken suyun çevrildiği yer.


Gedikli:Kıdemli.Uzatmalı çavuş.


Gedil :Kıldan dokunmuş büyük çuval.Kıl çuval.


Gelince (gelin cice):Gelin abla.


Geğsi:Çamaşır


Gelin alıcılar:Gelin alma törenine katılanlar.


Gelişatlı:Hızlı büyüyen.


Gel-git:Birisini çağırırken bırak gel,koy da gel anlamında.


Geme :Dişsiz kigmse.


Gen :Ekilmemiş nadasa bırakılmış tarla.


Genlik:Sürülmemiş tarla,otluk.


Genliğini almak:Yapamadığını doyasıya yapmak.


Gene: Yine


Geri :Arka.Gerğin.Kağnılarla sap,ekin,ot,saman taşımak için keçi kılından dokunmuş büyük çuval şeklinde dikilmiş çul.


Geren :Verimsiz ,çorak toprak.


Geriz:Kapalı su yolu.


Gerneşme :Ellerini arkaya atarak,tutukluktan kurtulma,gerişme.


Geveletmek:Bilgi almak için söyletmek,konuşturmak.


Gevüsü (geyisi,giysi)günü:Dini bayramlardan bir gün önce olan arife gününden bir gün önceki gün.Kadınlar toplu olarak su başlarına kazanları kurarak çamaşırlarını yıkayıp,temizlendikleri gün.


Gevik :Rüşvet-Isırma sonucu meydana gelen yara.


Gezenti:Çok gezen.


Geviş getirme:Bazı hayvanların yediklerini dinlenme sırasında tekrar çğnemesi.


Geyrek(giyrek):Kaburga kemiğinin altı.


Gıbıştamak:Kıpırdamak


Gıbış gıbış:Yavaş yavaş.


Gıcır:Yeni


Gıcır kapı:Agaç dallarından yapılan bahçe,ağıl kapısı.


Gığ  :Koyun keçi gübresi.


Gıdık:Çenenin altı.


Gıdımgıdım:Azar, azar.


Gıl biberi:Sivri biber.


Gıldırgı:Küçük çan.


Gıldıramak:Hafif sesle devamlı konuşma, gevezelik etmek.


Gınnap:Kıldakeğrilerek yapılan,yük taşımaya yarayan ip.


Gıramise:Büyük altın para takı.


Gıran girmek:Toplu ölüm.


Gırıntı:Kuru üzüm,nohut kavurması,çekirdek vb. kuru yemişler.


Gırcı :Hafif kar serpintisi.Bir kar yağış şekli.


Gırıştırmak:Erkek sıgırların (tosunların) dövüştürülmesi.


Gır:Kır.Gök mavisi rengine çalan renk.Onur kırmak.Kaçmak.


Gırık:Kadınların gayri meşru  dostu.


Gırkma:Koyun ve keçilerin yün ve kıllarının kesilmesi.


Gırklık:Koyunun yünlerini,keçinin kıllarını kırkmakta kullanılan makasa benzeyen alet.


Gırlamak:Kovalamak


Gıple:Kıple


Gırma:Tarla parçaları.Kuru odunlar.


Gırpık:Halı ilmeklerinden kesilen parçalar.


Gıtmır:Cimri


Gıymat:Kıymet


Gıymık:Azıcık


Gıy: Kadınların birbirlerine seslendikleri hitap şekli.


Gıyğılamak:Hafif aralık bırakmak.


Gıvcımak:Sabırsızlanmak,hareketlilik.


Gıvrak:Çabuk


Gıvran:Dolaşma,gezinme.


Gıvratma:Dolaştırma, çevirme, çepçevre sarmak.


Gız: Kız


Gızan: Kedi,köpek gibi hayvanların çiftleşme mevsimindeki halleri.


Gızınmak:Isınmak


Gıydırmak:Nazlanmak


Gıypık:Küçük ağaç yontusu ,odun parçaları.


Gıytık:Çok küçük ağaç parçası.


Gice :Gece


Gicimik (gicişmek,gicimek):Kaşıntı,uyuz.


Giçişmek:Kaşınmak.


Gid :Değişik anlamlarda kullanılan Konya’lıların meşhur sözü.


Gidişmek:Kaşınmak


Gilar evi:Kışlık yiyeceklerin depolandığı ev.Kiler.


Gireği :Pazar


Gireği ertesi:Pazarertesi.


Gilik: Keçi,koyun dışkısı.Ardıç ağacının yuvarlak meyveleri.Patates ve meyvelerin en küçükleri.


Gilime :Bağ çubuğu (asma) dalları.


Girgiç:Girişken


Giyisi:Giyecekler


Gocunmak:Çekinmek


Godaş:Kendini beğenmiş insanlara kullanılan ad.


Goğlaşmak:Dedikodu yapmak.


Goğuşmak:Sığırların çiftleşmesi.


Gola(NG):Yassı örülmüş ip.


Golanğ :Yük hayvanlarının semerlerine takılan kalın ip,halat.


Goma:Haydi gel anlamında kullanılan teklif.


Gonur:Kızıl sarı renkli hayvanlara denir.


Gonğşu:Komşu


Gonursu:Yanık bez kokusu.Boz ile sarı arası bir sığır renği.


Gondurak:Kuzulara,öküzlere takılan küçük zil.


Gopuk:Berduş,başıboş.


Gora:Anahtar,kilit.


Gortlangoz:Salyangoz


Gostak:Havalı,fiyakalı.


Gosmar goca:Küçük kertenkele.


Gosmar:Bir tür kertenkele.


Goşan:Koyunları sıraya dizerek sütlerini sağmak.


Gosalak:Kendini beğenmiş.


Gosa :Ekin,ot,yonca biçmeye yarayan uzun saplı araç.


Gov :Dedi kodu.


Govlamak:Dedikodu etmek.


Goya:Güya,sanki.


Goyak:Vadi,çukur yer.


Gozak:Kozalak.


Göbelek:Kelebek


Göbet:Kendiliğinden oluşan çukur,obruk.


Göbette :Meşe ağaçları ile kaplı tarlanın meşelerinin kesilerek yakılıp,tarla açması işi.


Göcen:Tavşan yavrusu.


Göcer:Enlerin baş tarafı.


Göçmer yalağı:Bir çocuk oyunu.


Göde :Büyük dağ güvercini,şiş.


Göğelek:Ökse otu.Armut,kayısı,erik vb.ağaçlarda biten yeşil renkli bir tür asalak bitki.


Göğermek (göğerti):Yeşermek


Göğer:Tohumluk küçük soğn.


Göğercin:Güvercin


Göğerçile:Rutubet,nem.Barut yapımında kullanılan çorak.


Göğnek:Gömlek


Gök :Yeşil bitki.Olmamış,ham.


Gökmen:Mavi gözlü erkek.


Gök boncuk:Mavi boncuk.


Gök bakla:Taze fasulye.


Gök garga:Mavi ile yeşil renkleri olan birtür göçmen kuş.


Gök görmedik:Görgüsüz,aç gözlü.


Gölle:Mısır,bulgur,nohut karışımının suda haşlanarak pişirilmesi.


Gömü:Define ,hazine.


Gön  :Ham veya yarı işlenmiş öküzveyamanda derisi.Çarık yapımında kullanılırdı.


Gök sakallı:Huysuz ihtiyar.


Gönen:İstekle,iştahla yapılan iş.Hayırını görmek.Nemli toprak.


Görümce:Kocanın kız kardeşi.


Görümlük:Görme payı,müjde.


Göt döşeği:Minder


Götün götün:Geri geri,arka arkaya.İşlerin kötü gitmesi.


Göynek:Kaput bezinden dikilen uzun kollu iç giysisi.Gömlek.


Göz  :Evlerde oda.Su kaynağı,pınar.Ağaçların sürgün yerleri.


Gözağacı :Evlerin ikinci katlarının üstüne döşenen ağaçlar.


Gözemek;Kaba şekilde büzerek dikmek.


Gözer:İri delikli,sırımdan yapılmış elek.Çeç elemeye yarar.


Gözet:Gözetleme yeri.Himaye,koruma .


Göz bağı:Harmanda hayvanlar etrafı görüp işi yavaşlatmasın diye gözlerine bağlanan bez.


Göz hakkı:Yapılan ekmek,yemek veya toplanan mevalardan gören komşulara vermek.


Gözenek:Çiğdemğillerden yumrusu gözenekli ,örgülü bitki.


Gubarmak : Birisine efelenmek,dikleşmek.


Gubat:Kaba


Gubuz:Kibirli ,fazla öğünen.


Gudur:Azmak,azgın.


Guldur:Hayalarından rahatsız olan.


Gullap:Menteşe.


Guma:Erkeğin aldığı ikinci karısı.


Gundak:Bebeklerin sarıldığı bez.Mısır koçanı.


Gumpir:Patates


Gundura:Kaba ayakkabı.


Gunnacı :Hamile


Guntu (gutmu):Süslü entari.


Gunlama(gunnama):Doğurma.


Gupa:Su bardağı


Gupil:Arsız söz dinlemeyen sokak çocuğu,çocuk.


Gurdağzı bağlama:Dağda kayıp olan hayvanları kurtların yememesi için ağzı açık bir bıçağın,makasın bilğe birisine okutulaürak kapatılması. Böyle yapmakla kurdun ağzını n bağlandığına inanılır.Anaadolu’da bu inanış yaygındır.


Gurada:Eski işe yaramaz eşya.


Gurk:Kuluçkaya yatan tavuk.


Gurtlanma:Kıllanma,kıcıklanma,şüphelenme.


Gurum (kurum):Baca ve soba borularının islenmesi.


Gusgun:Eğer ya da semerin öne kaymaması için hayvanın kuyruk altından geçirilerek bağlanan deriden yapılan kolan.


Guşana:Büyük toprak tencere.


Guşluk:Sabah ile öğle arası.


Gusulhane:Evlerde yıkanma yeri.


Guyruğu ölü:Akrep


Guyulamak:Kuyulamak,toprağa gömmek.


Guzan:Kuzeye bakan yön.


Gücük:Küçük


Gücün:Güç bela,zorla.


Gücük:Şubat ayı.Kısa.


Gücük:Duvar köşesi.


Güç :Kuvvet kudret.


Güçlü su:Meşe odununun yakılması ile elde edilen kül su ile kaynatılır. Bu su kil ile karıştırılarak çamaşır yıkanır.üzümlerin erken kuruması için içine biraz zeytin yağı katarak üzümler bu suya batırılarak serilir.


Güdül:Boğzı kırık küçük toprak kap.Testi.


Güdük (Güdek):Kısa boylu,küçük. Kuyruksuz.


Güğüm:Bakırdan yapılmış,su taşımak,su ısıtmak için kullanılan kalaylı kap.


Gül aba:Görümce


Gülcan :İp sarma aleti.


Gümlü:Topraktan yapılmış,ağzı geniş pekmez konulan kap.


Gümpür:Patates


Güne bakan:Ay çiçeği.


Gümrah:Sağlıklı,gür ağaç,bağ vb.


Günaşık:Ay çiçeği bitkisi.


Güneyik:İlkbaharda kırlarda yetişen,yaprakları yenen acımsı bir bitki.


Günindi(gün ini) :Güneşin battığı yön ,batı.


Günsü:Siyah bir üzüm türü.


Günü çömleği:Kardeşini çok kıskanan çocuk.


Günülemek:Küçük çocuğun kardeşini kıskanması.


Gür :Böğürtlen (kuşburnu) bitkisi. İyi gelişmiş.


Güre (küre):Çiftleşme arzulu eşek.


Gürnek (kürnek):Sıcağın etkisiyle koyunların bir araya toplanması.


Gütmek:Hayvanları otlatmak.


Günuzu:Gün boyu,sabahtan akşama kadar.


Güve:Yün ve yünden dokunan kumaşları yiyen haşere.


Güyeği (güyeği):Damat.


Güz : Sonbahar


Güzle:Sonbahar yağmurlarından sonra torağın yeşermesi.


Güzlük çifti:Sonbaharda ekilen ekin.


 


 


 


                         


 


                                      -H-


 


 


 


 


Haba:Yünden dokuma ceket yerine üstlük. Boy habası:Palto.


Hababam ha:Gerçekleşmeyecek bir olayı vurgulamak için söylenen söz.


Habıç:İnsan sırtına alma,sırta binme,habıç olma.


Hadır :Belki,ne olur ne olmaz.


Hadigisa :Azarlamak


Hacet:İhtiyaç


Hagget mi? :Gerçek mi?


Haggeten:Gerçekten


Hakırda:Kahkaha ile gül.


Hak  :Değirmencinin buğdayları un yapması karşılığı aldığı tahıl.


Hakget (hakkat):Gerçek,hakikat.


Halbüsem (halbuysa):Halbuki


Halvet:İbadetle meşgul olma,inzivaya çekilme,kavuşma.


Hamsin;İlkbahara yakın kış zamanı.


Hamayıl Hamaylı): Muska


Hamambıç:Bir çocuk oyunu.


Hanggı:Hangisi


Hangıraya:Nereye


Hangırda:Nerede


Hangirden:Nereden


Hanay :Büyük ağaçların yükseklerine veya taştan yapılan yüksek arı barınağı.İki katlı evlerin ikinci katı.


Haneli :Kareli bir kumaş.


Hanım parmağı:Bir üzüm çeşidi.


Hapahap:Ucu ucuna,tastamam.


Haplanmak:İlaç almak.


Hapan:Avuç


Hapanlamak:Avuçlamak.


Hapaz :Bir elle alınabilecek kadar olan.


Harap :Bakımsız üzüm bağı.


Harar:En büyük çuval.


Haranı :Çift kulplu küçük kazan.


Harım :Köy önlerindeki etrafı çevrili tarla,yer.


Harman:Ekinlerin biçilip danelerinin ayıklanması.Köy önlerindeki düzlük,meydanlık.


Hasit (hasüt):Kıskanç


Hasilet:Hasılat,verim,ürün.


Haşlamak:Azarlamak.Yağsız pişirmek.


Haşşöğle:Tamam,iyi olmuş.


Haşavızdan (haşavuzdan):ağza alınmayacak bir söyleneceği zaman önce söylenen söz.(Sözüm buradakilere değil anlamında.)


Hatıl :Taş duvarlara her 80 cm aralıklarla konulan çift taraflı ağaç lente.Hayvanların su içtikleri çeşme önlerindeki dar havuz.


Havcar :Ardıç ağaçlarının kabuklarının ufalayarak yumuşak hale getirilmiş hali.(Arı kovanlarını soğuktan korumak için kovan aralarına konur.)


Havale:Başkasına sorumluluğu bırakma.


Havan :Küçük dibek.


Havcar:Ardıç ağacının kabuğu.


Havas :Heves


Havayı:Büyük 20 litrelik gaz tenekeleri boyutunda değişik kilolarda buğday,arpa ,nohut,mercimek ve benzeri taneli ölçü  birimi. Yarısı yarım havayı.Dörtte birine kile.sekizde birine timin yada urup denir.


Havıt (havut):Havuz.(bahçe sulamak için toraktan veya betondan yapılan suların biriktirildiği yer.


Hayalamak:Sezmek,anlar gibi olmak.


Haybatcı: Yaygaracı gürültücü.


Hayla :Biraz,çokzaman,epey.


Hayat:Evlerin ön kısımlarındaki balkon olarak kullanılan alçak toprak örtülü dam.


Hayrat:Yolcuların parasız üzüm koparıp yemeleri için ayrılan bağ.


Hayla beri:Uzun zamandan beri,haylıca,epey.


Hayşa:Ayşe


Hayin (hain):Kötülük eden.


Hayıflanmak :Acızlanmak,yakınmak.


Hayta :Yaramaz


Hayırsız:Çok fazla yaramazlık yapan.İhanet eden.


Hazar(hazahır):Elbette


Hazitmek :Hoşlanmak.


Hebiç:Annenin çocuğunu sırtına alarak götürmesi.


Hecin devesi:Çift hörgüçlü hızlı yürüyen bir deve türü.


Heğbe (heybe):İçine eşya konulan,eşek ve yük hayvanlarına atılan çift  gözlü torba.


Hela :Tuvalet,apdesthane.


Helmekin etmek:Hamle yapmak.


Heral :Her halde.


Helke :Bakırdan süt ve yoğurt kabı.Kulplu bakır kap.Küçüğüne cingil denir.


Helik:Taş duvar örülürken,büyük taşların arasına doldurulan ufak taşlar.


Helbet:Elbet


Hendek:Üç dört metre genişlik ve derinlikte kazılan su kanalı.


Hergele:Sığır ve eşeklerin karışık oluşturdukları hayvan sürüsü.


Herif :Erkek adam.Kadınların eşlerine söyledikleri hitap şekli.


Hevek (hevenk):Sonbaharda kışın yemek için sapları ile birlikte koparılarak serilen domates.üzüm gibi yiyecekler.


Heviç:Havuç,keşir,cezir.


Heybe indirmek:Kız evine dürü gibi hediyeler götürme.


Hıggık:Hıçkırık


Hırka:Ceketin içine giyilenönü çok düğmeli kolsuz yelek.


Hımbıl:Anlyışsız,bön,salak.


Hınçırmak:Atların,katırların kişnemesi.


Hışıldamak:Derinden seslerin gelmesi.kaba kaba soluma.


Hıngıdama:Ağlama ,sızlama.


Hıra :Aydaş,gelişememiş.


Hırlı .Hayırlı,doğru,dürüst kişi.


Hırtlak:Kavunların olmamış hali,küçüğü.


Hıtamında :Sonunda,en sonunda.


Hıvsetmek:Saklamak,korumak.


Hıyar:Salatalık


Hınzır:Domuz.Kötüleme anlamında.


Hibe :Bağış


Hinci:Şimdi


Hindi:Şimdi.Bir kümes hayvanı,mısırğa.Bir çeşit baş örtüsü,eşarp.


Hiza :Sıra,saf.


Hiyet:Heyet.Aza (muhtar üyesi).


Hobuç (habıç):Çocuğu sırta


Honça :Doğumda yapılan ikram,çerez vb.


Honu :Huni,honi.


Honus :Tepe,dağ.


Horanta:Aile fertlerinin çokluğu.Elinden iş gelmez küçük çocuklar ve yaşlı bireyler.


Hora:Az ileri.


Hora geçmek:İyiliğin karşılığı,işe yaraması.


Horsa:Heves,öfke.(Horsasını almak)


Hortlayasıca:Kızgınlıkla söylenen beddua.Mezarında bile rahat etmesin.


Hotak:Yassı taşlarla oyanan bi çocuk oyunu.


Hovarda:Gözü dışarıda olan erkek ve kodınlara söylenir.


Hoyraz :Poyraz


Hongraf :Gramofon


Hoyu :Halbuki, öyle ya, oysa.


Höcüklemek:Hafif korkmak,korkuya kapılmak.


Höğkürmek:İbadette coşku.


Höke :Düğünlerde garson görevi yapan kişiler.


Hökela:Kendini beğenmiş.


Hömermek:Efelik taslamak,karşı gelmek.


Hökümet :Hükmet


Höşmerim:Un ve taze kaymakla yapılan,balla tatlandırılan  bir tatlı çeşidi.


Höykürmek:Haykırmak bağırmak.Zikir etmek.


Hursant:Sefa,sefa sürmek.Huzurlu olmak.


Huttu (hutdu):Bir kilogram süt,pekmez,yoğurt,ayran vb.alabilecek toprak kap.


Hübbük :Ağaçlara su yürüdüğü ilkbahar aylarında söğüt gibi ağaçların kabukları soyularak boru gibi yapılan düdük.


Hülük :Küçük patates,salatalık vb.


Hümermek :Kabarmak,yiğitlik taslamak,karşı gelmek.


Hürrük :Düdük


Hüngür hüngür:Zarı zarı ağlamak.yüksek sesle uzun süre ağlamak.


 


 


 


 


 


                               - I -


 


 


 


 


Ibıkcı:Dedikoducu


Ibrık (ibrik):Topraktan veya metallerden yapılmış, su taşımaya,abdest almaya yarayan ülüklü su kabı.


Iccak:Sıcak


Icıcık :Azıcık,ıccık.


Igıl ıgıl:Yavaş yavaş akan su.


Iğşama :Yerinden hafif oynama,hareket etme.


Iğrıp :Balık tutmaya yarayan germe ağ.


Iğramaz:Hareket etmez.


Iğıtma:Yalan söyleme.


Ihmak (ıhdırmak):Yorulmak.Deve gibi yük hayvanlarının yere yüklerini indirmek veya yüklemek için çökertilmesi.


Ikış:Yük altında zorlanmak.


Ilgamaya (ulğamaya):Bilip bilmeden konuşmak.Ezbere hareket etmek.


Ildıramak:Işımak,aydınlanmak.


Ildız :Yıldız


Ildız kökü:Yer elması.


Ilgıt :Rüzgarın hafif hafif esmesi.


Ildırım:Yıldırım


Ilkı  :Davar yatağı. Sağılır davarların sağım için yatırıldıkları yer. Keçi sürüsü.


Iltar :İp,yük taşımaya yarayan ip.


Imzıklamak:Yiyeceklerin bozulması. Nazlanmak,gönülsüz davranmak.


Incık:  Çok inceleyen ,mızmız.Ufak tefek şeyler.Öte beri.


Ipıl ıpıl:Parıl parıl.


Irahmet :1-Yağmur 2-iyilik,dua.


Iranas :Kağnıyı oluşturan ana parça.


Irast getmek:İstenilen hedefe varmak.


Irgın :Yorğun


Irgat :İşçi,tarım işçisi.


Imanı :Ermeni


Iradiye :Radyo


Irıltı :Hırıltı,zor nefes alma.


Irafık :Arkadaş


Isdar :Çul,kilim vb. dokunan tezğah.


Ismarıç:Bir şey söyleme,siparış,tembih.


Ismıcık :içinden pazarlıklı.ısmık:Çekingen,konuşmayı beceremeyen.


Ismırık :Isırılmış ekmek artığı.


Isranı (ısıran):Ekmek bezesi kesmeye ve  tekne kazımaya yarayan metal araç.


Işılavık böcü:Ateş böceği.


Işılak :Parlak


Ivır zıvır:Önemsiz şeyler,öte beri.


Iz  :az


Izgara :Et,balık pişirmek için kullanılan mangal.Seyyar  ocak.


 


 


 


                          -İ-


 


 


 


İba: Sabah erken saatlerdeki nem,çiy.


İbalama:Nemlendirme


İbik :1-Kuşların ve tavukların başlarındaki et parçası.2-Uç,kenar genellikle halı ve kilimlerin uç tarafları için kullanılır.


İbrik (ıbrık):Su koymaya yarayan emzikli (ülüklü) toprak veya metal kap.


İbibik :Ötücü bir kuş,hüt hüt kuşu.


İcar :Kira


İç  :1-peynir,et,ıspanak veya patetesle hazırlanan börek içi.2- içeri.


İçe dama:Hissetme ,ön sezi.


İçerlemek:Gönül koymak,kızmak.


İç donu:Erkeklerin pantolon ,şalvar altına giydikleri uzun, paçalı iç çamaşırı.


İdara (idare):Fitilli  ilkel,az ışık veren aydınlatma aracı,kandil,şinanay.


İddahı :İddia,sa,tez.


İğey (eğey) :1-Kaburga 2-Bir çeşit ot.


İğe (eğe):Törpü,bileği aracı.


İğdiş :Erkekliği giderilmiş ,enenmiş hayvan.


İğinmek:Ikınmak.


İddima:Öncelikle,ilkönce.


İhi :İşte


İhicik:İşte burada.


İki büklüm olmak:Aşırı yükün altında kamburlaşmak.


İkilemek:Ekimden önce tarlanın ikinci kez sürülmesi.


İkki :Mazılarla oynanan birtür oyun.


İkindin:İkindi vakti.


İkrah etmek :Tiksinmek


İkircik:İki şey arasında tutarsız hareket.


İksıranı (eksran,ısıran):Hamur sıyırmak,hamur teknesi kazımak,beze kesmekte kullanılan meta araç.


İkiyarcılık :Taraf tutma ,düşmancılık.


İl  :Yabancı,el.


İlahana:Lahana


İlan:Yılan


İlazım :lazım,gerekli.


İldal :1-Özensiz yapılan iş.2-Az azıcık.


İlazımlık :İşeme kabı.


İlancık:El ve ayaklardaki sızı,romatizma.


İleğen (leğen):El yüz yıkamak,abdest almak için lavabo niyetine kullanılan yayvan metal veya toprak kap.


İledin:Ladin,köknar ağacı.


İlenmek :Beddua etmek.


İleri  :Geçmiş zaman, ileriler vb. Geçenlerde.


 İletir (letir):Toprak altında küçük ,yuvarlak,siyah renkli ,yenen  yumruları olan bir bitki.


İli :Ilık, sıcak soğuk arası. Şaşma sözü.


İlki :Çalı şeklinde bitkiler,maki,fundalık,küçük meşe çalıları.


İlilili  :1-Değişik tonlarda eyvah, aman, yazık anlamları veren ünlem.2- Ayıplama,kınama için kullanılan bir söz.Şaşırma.


İlknamaz:İslam dinince kutsal üç aylardan ilki olan Recep ayının ilk günleri.Bu günlerde kılınan namaz.


İlme :Toprağı sürerken sabana takılan taş.


İlişmek: Cinsel temasta bulunmak.


İlimon:Limon


İlinti:Endişe ,sıkıntı.


İmanlı:1-Dindar 2-Çok çok faza, epey anlamında kullanılır.


İmik:Ümük


İlmek:Kaba dikiş


İmin :Emin olma.


İmine:Emine


İmiştirmek:Sıcak suya soğuk su katarak  ılıtmak.


İnecek (inecik):Ağaçtan yapılmış merdiven.


İndirmelik:Gelini attan indirmeden verilen  bağ,tarla ,mal vb.


İni :Kocanın erkek kardeşi.


İnişte:Enişte


İn tilkisi:Uz,sinsi,kurnaz.


İnce dert:Verem hastalığı.


İnme :Felç hastalığı.


İpram (irbehim):İbrahim


İplemek:1-Hiçe saymak,saymamak.2-Bir yeri iple ölçmek.


İraf :Raf,terek.


İrecep:Recep


İr ekmeği:Sahur yemeği.


İreşber(ireçber):Çiftçi


İrey: Oy,rey.


İreyhan:Reyhan


 


 


İrezil:Rezil


İs :Yanan odunların dumanlarından  oluşan kara leke.


İssi:Yakıcı öğle sıcağı.


İsbirte :Kibrit


İstihare:Bir olayın hayırlı sonuçlanıp sonuçlanmayacağını düşünde görmek amacıya uyumak.


İşgilli:İlgili,kuşkucu.


İşlik :Gömlek


İş işle:1-El işi ,oya vb yapmak.2-Çalışmak,iş yapmak.


İşle(t)mek:Oda dolaplarını,kapı pençere ve taban tahtalarının marangozun yapması.


İşetmek:Çiş yaptırmak.


İtdirseği :Göz kapağında çıkan sivilce.


İt taşlamak:Boşta gezmek,avarelik.


İyce :Güzel,beğenilecek şekilde.


İyice:Çok güzel .


İzbe :Evlerin bodrum katları.


 


 


 


 


-  K –


 


 


 


Kabala :Saymadan, ölçmeden,toptan olarak yapılacak iş veya satılacak eşya.


Kabara:Kunduraların altına çakılan iri başlı çiviler.Dayanıklılığı


Artırmak için çakılırdı.


Kabayel :Lodos


Kabuklu (kabıklı):Sünnet olmamış erkek.


Kadim :Başlangıcı çok eskiye dayanan .Kadim dost.


Kağnı (gağnı,ganlı):İki tekerlekli,öküzler tarafından çekilen ilkel taşıt aracı.


Kah :Bazen


Karhan :Kahreden


Kak :Elma,armut,erik,kayısı gibi meyvaların dilimlenerek kurutulması.


Kakala:1-İtelemek 2-Kötü malı iyi diye satmak.


Kakılı :Çok fazla,yığılı.


Kaklık (gaklık):İçine yağmur suyu biriken kayalardaki oyuklar.


Kakül :Alına doğru dökülen saç.


Kaksık :Acımaya,ekşimeye yüz tutmuş,yağ,peynir.


Kalbur :Ufak dilikli,buğday ,arpa vb.elemeye yarayan araç.


Kalayı basmak:Sövmek,küfür etmek.


Kaltak :Yaşlanmış iffetsiz kadın.


Kan ayaklı:Hamile kadın.


Kanat :Dar,uzun,kıldan dokunmuş sergi.


Kancık:1-İki yüzlü 2-dişi


Kanırtmak:Ayırtmak,açmak


Kapatma :Nikahsız yaşayan kadın,metres.


Kapçak:Kitap,defter yaprağı.


Kaptaş (kapı taş):Suyun taksim edildiği yer.Suyun taksim yerindeki suyun yönünü değiştiren büyük taş.


Karacanavar :Yaban domuzu.


Kara cucca:Çörek otu.


Kara çul:Siyah keçi kılından dokunmuş yer sergisi.Bu sergiye yılan,akrep vb.böcekler kıl oduğu için yaklaşamaz.


Kargakavuğu:Yaprakları yenen birbitki,güneyik.


Karartı:Belli belirsiz görünme,tam seçememe.


Kargı :Kamış


Karamık (karamuk):Taze yaprağı,üzümü yenen dikenli bir çalı bitkisi.Yapraklarından taze iken  bulgurla pilav pişirilir.


Karık  :Sebze tarlasının bölümü.


Kasım:1-Teke,koç katımı.2-Güz ayları.


Kasket:Şapka


Kaşık kavunu:Aşırı olgunlaşmış,kaşıkla yenen kavun.


Kaşık sallamak (kaşık çalmak):Kaşıkla hızlı hızlı yemek.


Katır,el katır:Topaç ,topaç çeşitleri.


Katran :Sedir,iğne yapraklı bir orman ağcı ve bu ağacın odunlarının damıtılmasından elde edilen siyah sıvı.


Kavilleşme (gavilleşme):Sözleşme,söz birliği yapma.


Kavlamak (gavlamak):1-Kabuğu derisi soyulmak.2-Yılanların deri değiştirmesi.3-Çok masraf etmek.


Kavurga (gavurga):Çerez


Kavut (Gavut):Kavurga,kavrulmuş nohut,buğda,çekirdek ,kükürt vb.nin değirmende öğütülmesi.Kuru ve pekmezle karıştırılıp yenirdi.


Kaydırak  El kadar yassı taşla tek ayak üstünde sekip,kaydırılarak oynan bir çocuk oyunu


Kaygana:1-Yumurtalı pekmez yemeği.2-Yumurta,un,yağ karıştırılarak pişirilen ekmek.


Kayınmak:Yaslanmak


Kaynata:Kayın baba,kayın peder.


Kayrak:Keskin,ince düz taş.


Kebe: Kolsuz yelek.


Keben:Geçit yeri,köprü.


Keçe :Yün ve keçi kıllarının ham olarak dövülmesinden elde edilen kaba kumaş,yer sergisi.


Keçimen:Siyah,ekşimsi bir üzüm türü.


Kedi deliği:Evin odalarına kedilerin kolayca girip çıkmaları için açılan küçük delik.


Kedi kulağı:İlkbaharda çıkan bir tür ot.


Kef  :Pekmezin kaynatılırken yüzünde oluşan köpükler.


Kefki (kevkü) 1-Çeşmelerden,pınarlardan,sarnıçlardan su içmek için ağaçtan oyulmuş saplı su kabı,şapşak.2-kurutulmuşsu kabağından kepçe gibi kullanılmak için yapılan araç.


Kehle: Bit yavrusu,bit yumurtası,sirke.


Kekil (kakül ):Sarığın dışından görünen saç demeti.


Kekremsi: Ekşimsi


Kelamı gadim:Kuranı Kerim.


Kelebek:1-Küçükbaş hayvanların akciğerlerinde görülen hastalık.2-kelebek


Kelle:Buğday arpa başağı.


Kelle kulak yerinde:Giyimi,kuşamı yerinde.İyi giyinmiş.


Kele: Boğa


Keler :Kertenkelenin büüğü.


Kelepir: Ucuza kapatma,ucuza düşürme.


 Keliç (geliç): (Bu) kez,sefer,defa,yol.


Kelik :Eskimiş deri ayakkabı.


Keleş:Güzel,yakışıklı.


Kelek:Olmamış kavun.


Kelengi (keleni):Ekinleri yiyen,sarı renkli,sincaba benzer bir hayvan.


Kelikçi :Ayakkabı tamircisi.


Kelp :Köpek


Kelpetin: Kerpeten


Keme :Fare


Kemre (kemire ):Kurumuş hayvan gübresi,tezek.


Kendir :1-Kenevir bitkisi.2-Kenevir bitkisinin liflerinden yapılan halat,ip.


Kenği  :Romatizma hastalığı.


Kendisi :Kadınların kocalarından söz ettikleri  zaman söyledikleri söz.


 Kenef :Hela,tuvalet.


Keniş: Köşe


Kepir :Şerit şeklinde oluşmuş kaya sırası,silsilesi.Taşlı yer,verimsiz tarla.


 Kepennik (Kepenlik):İki katlı evlerde alt kata inilen yar ve kapağı. Ahıra inilen merdiven.


 Kepenek :Keçeden yapılan çoban üstlüğü.Çoban yatağı.


Keraneci :1-Bir çeşit küfür.2-Aşğılama sözü.


Kertik :Çentik,kertilmiş yer.


Kerkinmek :Sapık amaçla sürtünmek.


Kertmek :1-kertik,çentik açmak.2- Sürtünmek 3-Aynı sözü tekrarlayıp durmak.


Kerpiç :Çamurun kalıplara döküp,güneşte kurutulması ile ev yapımında kullanılan malzeme.


Keseğen :Yeni dikilmiş domates,biber vb. fidelerini toprak altından kesen böcek.


Kesek:Herhangi bir şeyin bir paçası.


Kesmik :İri,sert saman kalıntısı.


Kestel:Çul,çuval dokumalarından artan,kesilmiş ip parçaları.


Kestirme:1-Kısa yol. 2-Şekerin kaynaktılarak şurup haline getirilmesi . 3-Uyuklama,uykuda kısa an.


Keş  :Ayrandan  yapılan  yağsız peynir,çökelek.


Keşkek:Taş dibeklerde dövülerek kabuğu çıkartılan buğdaydan yapılan yemek.Belirtilen malzemeden yapılan düğün yemeği.


Keşli ekmek:İçine keş,soğan vs.konularak pişirilen ekmek.


Keşik :Sıra,nöbet,davar gütme sırası.


Keşir (cezir):Havuç.


Kevki-Kevkü:Kepçe olarak kullanılan su kabağı.


Keyri :Ondan sonra.


Kıl çul:Istarda keçi kılından dokunmuş yer sergisi.


Kıl çuval:Istarda kıldan dokunan  çuval.


Kıl kilim:Keçi kılından dokunan kilim,çul.


Kılçık :Sarı çiğdemin kurumaya yüz tutmuş yaprakları.


Kırma :İnce kuru odun.Kuru ağaç dalları.


Kır  :Yaşlılıkla birlikte saçın,sakalın  beyazla siyah arası renk alması.


Kırı : Eşek sıpası.


Kırk pare:Renkli kumaş veya bez parçalarından eklenerek elde edilen örtü , yaygı.


Kırık :Kötü yoldaki kadının dostu.


Kırık dölü : Piç


Kırklık:Davarların yün veya kıllarını  kırkmaya yarayan araç.


Kırkmak :1-Saçların kesilmesi.2-Davarların kırkılması.


Kınzır (hınzır) :Domuz anlamında kullanılır.


Kıpık:Gözlerinde tik olan.


Kızang :Kedi ve köpeklerin çiftleşme zamanındaki halleri.


Kırzet : Okul önlüğü.


Kıvrak (Kıvramak): Acele etmek.


Kız bitirmek :İstenilen kızın verilmesi,söz kesilmesi.


Kibrit (kibrit) :Kiprit


Kilte :1-Halka 2-Çoban köpeklerinin  boynuna takılan sivri uçları olan demir  kasma.


Kile :Tahılların ölçü birimi.Bölgelere göre on iki,yedi  havayıya  bir kile denir.


Kinit :Kilit,anahtar.


Kirez : Kiraz


Kirtik:Küçük sabun parçası,sabun kalıbı.


Kirtikli:Etrafı taraklı bakır sahan,tabak.


Kirman (öreke):Yün eğirmeye yarayan araç,eğirmeç.


Kise :Eski zamanlardan kalan bina yıkıntıları.


Kişkirtmek:Köpeğe hedef göstermek.


 Kişniş (kiyniç,kişniç):Kuş üzümü ,üzümün küçüğü.


Kiyat :Kağıt


Kiyri (keyri): - den sonra.


Kocadon:Şalvar


Kocamavuç :İki elin bir araya gelmesiyle oluşan büyük avuç.


Koç :1-Koyunun erkeği.2-Genç bağ asmalarının kök kısmı.


Koçmar:Siyah büyük kertenkele


Kolan:Hayvanların eğerini,palanını tutmak için bağlanan yassı dokuma ip.


Kolasar :İki kişinin kullandığı tomruk ve tahta biçtikleri el hizarı.


Koku: Esans ,tütü.


Kokmak :Bozulmak,kötü kokmak.


Komsu :Sokulgan,cana yakın.


Kor:  Ateş parçası,köz.


Koru :Korunan küçük orman.


Korum :Yaylalarda kayalar arasındaki sekiler,düzlükler.


Koyak :İki dağ,tepe arasındaki vadi.   


 Köfün (küfe,köfe):Üzüm taşımak için söğüt vb.ağaç dalarlıdan örülmüş  büyük sepet.


Köfne :Köhne,eskimiş.


Köken :Domates,fasulye vb.sebzelerin yolunmuş gövdelerine verilmiş ad. Kurutulup kışın hayvanlara yedirilir.


Köklü :Bağ çubuklarının torağa gömülerek kök salmalarının sağlanması. Gelecek yıl yeni bağ yapmak için yapılır.


Köle doyuran:İri taneli bir tür beyaz üzüm.


Kömbe :1-Mayalı hamurdan yapılıp yağla tavada pişirilen bayram kömbesi.2-Değirmende yapılan tandır ekmeği.


Kömeli :Kalabalık,tarlaların bir arada olması.


Köpürcük :Elde ovulunca sabun gibi köpüren ot.


Kör duman :Koyu sis.


Körük:Metalleri ısıtmak için kömürün kuvvetli yanması nı sağlayan hava verici alet.Hayvan derisinden özellikle camız derisinden yapılır.


Körük arabası:Fayton,üstü kapalı at arabası.


Kördelik:Oda duvarlarındaki dolap yerleri.


Körsek :Az ışık,fersiz.


Köse :1-Sakalı omayan erkek.2-Yeni evli geçler.3-Lakap.


Kösdek (köstek):Hayvanların kaçmaması için iki ayagının birbirine belli aralık bırakarak bağlanması.


Kösmek:1-Uzatmak 2-Silahla vurup öldürmek.


Kösülmek:Uzanıp yatmak,uzanmak.


Kösük (küsük):Köy evlerinde kapıları  sürgülemeye yarayan ağaç.


Kösüre:Bıçak bileğilemeye yarayan gayrak taş.


Köş :Köşk,yüksek yer,balkon.


Kötek: Dayak


Közemek (gözemek):Çarığın delinen yerlerini sırımla örmek.


Kulağı kesik:Her olayı duyan,haberdar olan kimse.


Kumpir :Patates


Kunnamak:Doğurmak


Kuntu :Kadife kumaştan yapılmış kadın elbisesi.


Kuskun :Semerin arka kolanı.


Kuşak:1-Daha çok kadınların bellerine doladıkları desenli,özel dokunmuş kumaş.2-Nesil


Kuş uçurtmamak:Etrafı iyi gözetleyerek kimseyi yaklaştımamak.


Kuyruklu:Akrep


Kuyruğu ölü :Akrep


Kuzan :Kuzeye bakan yön.


Kuzu :Koyun yavrusu.


Kuzulamak:Koyunların yavrulaması.


Kücü :Çul,kilim gibi yaygıların dokunduğu tezgahlarda çözğü iplerinin gerğin durmasını sağlayan  yuvarlak ağaç.


Küflü keş:Keşin deride küflenmesi.


Kül çanağı:Sabun olmadığı zamanlarda çamaşır yıkamak için meşe küllerinin biriktirildiği kırık toprak kap.


Kükürt :Ahlat (yabani armut) meyvesinin dibekte dövülerek kurutulması.


Külük :Balyoz,külünk.


Küllemek:Örtbas etmek.


Küllük :Kül dökülen (atılan) yer.


Kül ufak etmek:İyice ezmek.


Külte :Başa takılan ,iplere dizilmiş boncuk kümesi.


Küme :1-Bağlardaki kulübe.2-Avcıların avlanmak için gizlendikleri yer.


Kümpür  :patates


Kümrük :Boynundan kırılmış boduç,ibrik.İçine sade yağ basılır.


Kürdükmek (kürdüşmek):Büyükbaş hayvanların tepişmesi,azgınlaşması.


Kürem kürem:Çok fazla,yığı yığın.


Küre:Dalap,erkek isteyen dişi  at ,katır,eşek.


Kürekleyerek yemek:Pekmez,yoğurt gibi akışkanları,yufka ekeği kaşık gibi kullanarak yemek.


Kürnek:Toplu bulunan şeyler, canlıların soğuk veya sıcakta bir araya gelmesi.


Kürs :Kar yığını.


Kürük :1-Boynuzundan biri kırılmış keçi.2-Toprak kapların boynundan kırılmış hali. 3-Kısa sivri kulaklı davar.


Kürtün:Hayvanlara örtülen çul.


Kürtüşmek :Şakalaşmak,boğuşmak,büyükbaş hayvanların oynaşması.


Küsük:1-Küsmek 2-Kapıları arkadan  küsüklemek için dayanan dayak.3-Kaldıraç kolu.


Kütmek :Taş duvarlardan dışa çıkık ağaç başları,doma.


Kütnez :Şişman,küçük boylu.


Kütük :1-Büyük ağaç kökleri.2-Asma kökleri.


Kütük dökmek:İlk oğlanın doğumunda bahşiş almak için kapılara kütükle vurularak yapılan tören.


Küymek :Beklemek,meksitmek.


 


 


 


 


                              -L-


 


 


Ladin :Köknar.İğne yapraklı bir ağaç.


Laf :Söz


Lafı gevelemek (gezeletmek):Asıl konuya gelmeyip,konu dışına çıkmaya çalışmak.


Lal :Tat.Konuşamayan.


Laklakırdak:Söğüt ,ceviz ağacından yapılan,ardıç gilikleri atan lak lak diye ses çıkaran oyuncak tabanca.


Lakkadak :Birden bire söyleyiverme.


Lan-len:Yaşıt yada küçük erkeklere seslenme sözü.


Lasdik:Lasdikten yapılmış ayakkabı.


Lata :1-Hizarda biçilmiş şekilli ağaç.2-Kalın kumaştan yapılmış palto.


Laylon :Naylon


Lazımlık :Seyyar işeme kabı.


Lengeri: Ağzı açık yayvan bakır kap,leğen.


Leğen (leğençe):İçinde öteberi yada el yıkanan,madeni yayvan kap.


Lığla (lağla):İyice pişmiş.


Lo  :Hey.Ey.


 Löğ  (yuvak): Taştan silindir şeklinde yapılmış,toprak damları sıkıştırmaya yarayan araç.


Lök :1-Altı yaşına kadar develere verilen ad.2-Dağınık oturmak.


Löküs :Lüküs lambası


Lüle:İçine tütün doldurularak içilen,ağaçtan yapılmış bir çeşit pipo.


 


 


 


 


                                             - M-


 


 


 


Mabeyin :Evin giriş ve hol kısmı .


Madinüs (madünüs,madinis):Maydonoz


Maccalı :Kirli işleri olan.


Maccıldamak:Bir şeyler yerken sesler çıkarmak.


Mafolmak:Çok büyük zarara uğramak.


Mahşar :Çok kalabalık.


Mağallak (muğallak):Ortada kalma.


Mahane :Bahane


Maksuz (mahsus):Şaka,şakadan.


Mal  :Büyükbaş,küçükbaş hayvanlara verilen ortak ad.


Mala :Sıvacıların kullandıkları alet.


Malama :Sürülmüş ,taneleri ayrılmayan saplar,samanlar.


Malamat olmak:Rezil olmak.


Maltız : İçine odun talaşı doldurularak yakılp,üzerinde yemek pişirilen mangal,araç.


Mana : 1-Soğan tohumluğu.2-Tohumluk salatalık


Mandal :1-Kapı ve pencere kanatlarını tuturmaya yarayan ağaç veya metal parça.2-Küçük parçalara bahçe,tarla bölümleri.


Maraz:Hastalık.


Martaval:Boş konuşma.


 Marıl: Marul


Marsık :Meşe kömürü.


Masat:Kesici aletleri bileğilemeye yarayan alet.


Masgara:Gülünülecek durumda olmak.


Maslahat :Durum,hal,maksat,amaç.


Maşraba:Kulplu metal su içme kabı.


Mat etmek (mat olmak):Küçük düşürmek,küçük düşmek.


Mavin (muavin) :Şoför yardımcısı.


Mavsuk:Çiftleşmeye hazır kedi.


Mayalı :Sobalarda yapılan mayalı küçük ekmek.


Mayasıl:Basur hastalığı.


Mayıs :Sıgır dışkısı.


Mayışmak :Uyuşmak.miskinleşmek.


Mazı  :Meşelerde yetişen,deri tabaklamada kullanılan,tanen maddesi içeren ürün.Şebek,enek,cttı gibi büyüklüklerine göre adlandırılır.


Me (meh):Buyur,al işte.


Meccane :Bedeva


Mecit (Mecidiye):Yirmi kuruş.


Medrese :Dini okul. İçerisinde ilkokuldan ünüversiteye kadar aşamaları olan yatılı okul.


Meğemsime (Meyimseme):Beğenmek,önem vermek.


Meğersem (meğerem):Meğer,ancak,illaki anlamında kullanılır.


Meğemise :Meğerse,halbuki.


Meh:Al.


Mehle :Mahalle


Mehel :Uygun yakışır.


Mehemsiz :Önemsiz,şaşkın.


Mehlem (mehlem):Merhem


Meksitmek :Beklemek,küymek,durmak.


Melkem : ip yumağı.


Melmakat :memleket


Melül :Mahzun,süzgün.


Mencilis:Meclis


Menengiç (melengiç,menegiç):Çıtlık,yabani Antep fıstığı.


Mendil :Kurulanmak veya içine bir şeyler koymak için kullanılan dört köşeli bez.


Meres:1-Köpeklerin boynuna takılan sivri uçları olan demir halka.2- Kötü anlamında kullanılır.


Merkep :Eşek


Mertek :Yapılarda kullanılan yuvarlak uzun sırık.


Meret :Baş belası.


Mesarif :Masraf


Mest (mes):Hafif ve yuvarlak işlenmiş deriden yapılan,ayağa giyilen giyecek.


Metel :Masal


Mesirelik :Gezip,görmeye değer yer.


Mesnet:1-Üzerinde yufka açmaya yarayan tahta alet.2-Dayanak.


Met oynamak:Taşlarla oynanan bir oyun.


Meymenetsiz:Uğursuz


Meymene mesmene:Açık açık.


Meyre :Büyük ,ulu,yüce.


Mıh:Büyük çivi.


Mıh sıçtı:Cimri,nekes.


Mık dememek:Hiç konuşmamak.


Mıkla :Kavurma,yumurta ve soğanla yapılan bir yemek.


Mık yok:Ses çıkarmamak.


Mınar :Pınar


Mırıngırın:İsteksiz ,zoraki.


Mırık (gı) yıkık:Durum,moral,üzüntülü.


Mındılı:Küçücük.


Mısmıl :doğru dürüst.


Mısırga:Hindi


Mışırıklı:Güvenilmeyen,şüpheli.


Mıtmıdık:Bir kuş türü


Mıymıntı:Şüpheli,yapışkan.


Mil :1-Çorap vb.örmek için kullanılan uçları çengelli alet,tığ.2-Derelerin getirdigi kumlu ince toprak.


Mires :Meret,kötü.


Mirili :Kötü,suçlu.


Misgin :Uyuşuk


Miski üzümü:Kokulu beyaz üzüm türü.


Miyimsememek (meyimsememek):Önemsememek.


Molla :Medrese öğrencisi.


Motur:Traktör


Möhlet :Süre,mühlet.


Muar Kaynak suyu ,pınar.


Mucuk :Taşlarla oynanan bir oyun.


Muhanet :Kötü,bozuk kişi.


Muharı :Evlerin genellikle  sokaklarına (sofa) duvar içine yapılan geniş baca.


Muhkem :Yerleşik,oturan.


Mukaat olmak:Sahip çıkmak,gözkula olmak.


Mukedderat:Alın yazısı,kader.


Muallakta kalmak:Kararsız kalmak.


Mungarız (Muzavı):Ters iş yapan.


Mundar:Pis, yenmez.


Muş (muşta):Çene kemiği.


Musaf :Kuran


Muştu:Müjde


Müdane :Muhtaç olma.


Mürümüzmaal etme (müzmahal etme):Berbat etmek.Çok kötü duruma getirmek.


Müteelli:Değişmeden,devamlı olarak.


Müzevir:Dedikoducu.


Müzümsüz:Gereksiz işler yapan.


Müzmahal etmek:Bozmak, tahrip etmek.


 


 


                      


                    -N –


 


Nacak :Enli ağzı olmayan balta.


Naçar :Çaresiz


Nahıl :Nasıl


Nakıs :Aksi


Nal :At ve eşeklerin ayaklarına çakılan demir.


Nalet (lanet):1Ters,berbat,çok kötü.2-Tanrının,insanların iğlisinden ve sevgisinden yoksunluk.


Nalin :Takunya,terlik.


Namıs :Namus,iffet.


Napan :Ne yapan.


Nayla :Ne ile


Ne bok yiyenin :Seni ne ilgilendirir.


Necisin :Kimsin


Neççen:Ne yapacaksın.


Neferme (neferleme):Bağ bozumunda asmalarda kalan küçük salkımlar.


Ne hevrü: Ne çabuk.


Nekre :Nükteleri küfürlü olan kimse.


Nekes:Cimri


Neliklerle:Uzun uğraşlarla meydana getirilen.


Neme gerek:Beni ilgilendirmez.


Nemne şekil :Şekilsiz, biçimsiz.


Nene :1-Anne ve babanın annesi.2-Üvey ana,analık.3-Nane


Nep:Ne bileyim.


Nepleyim (Neplecen):Ne bileyim.Ne bileceksin.


Neyise:Öyle olsun.


Nıkbet :Felaket,düşkün.


Nisteng :Ne isten


Nidecen:Ne yapacaksın.


Niderdim:Keşke yapmasaydım.


Nişadır etmek:Birini dövmek,her yanını kırmak.


Nişlen :Ne yaparsın.


Noda :Üstü toprakla örtülü saman yığını.


Nörecen :Ne yapacaksın.


Nögürün :Ne yapan.Ne yapıyorsun.


Nurayı :Yapmacık davranışları olan.


Nüzumsuz (Lüzumsuz):Gereksiz.


Nüzül :Felç olmak.


 


 


 


 


  -O-


 


 


Oba :Aşynı soydan gelen sülalelerin topluca bir yere yerleşmesi.Yerleşme konak yeri.


Obsa (obusa):Öğendire (üvendire) nin arka ucuna çakılan çamurları sıyırmaya yarayan yassı demir araç.


Ocak :1-Baca 2-hastalıklara iyi geldiğne inanılan yerler.


Ocaklık :Ateş yakılıp,yemek pişirilen yer.


Od: Ateş


Odun eyleme:Dağdan odun kesme.


Ocutma :Soğutma,usandırma.


Oda  :Evlerin dışındaki konuk evi.


O değilden :Bir şeyi öğrenmek isterken,konuya değinmeden,konu hakkında bilgi edinme.


Oğcala :Oğuştur,avcunda oynama.


Oğul :1-Erkek çocuk.2-Arıların yavrulaması.


Oğlak :Keçi yavrusu.


Oğrun :Gizli


Oğunmak:Acı ile sızlanmak.


Ok (saban,düven oku):1-Kara sabanı boyundurağa bağlayan uzun ağç.2-Düven çekicisi.


Okka :1282,5 gramlık ağırlık ölçüsü.


Okumak :Düğüne davet etmek.


Okuntu:düğüne çağrılanlara bırakılan küçük armağan.


Oklavu (oklava):Hamur açma aracı.


Okşamak :1-Sevmek 2-Hafifce dövmek.


Olçum: Övüncek


Oltang:Delik çarığın delik yerine konan parça.


Oluk :Ağaçtan veya metalden yapılan. İçinden su akan kanal.


Omar :Ömer


Omca :Bağ kütüğü.


Omuzlamak:Yüklenmek,taşımak.


Omzlak :Omuzda taşınabilecek büyüklükte ağaç.


Onmak :Mutlu olmak,zenginlik.Amacına ermek.


Oncağız:Azıcık,az olsun.


Onmayasıca:İstekleri olmasın.Beddua.


Onnar :Onlar


Onğmamış:Onmamış,adam olmamış,isteğine ulaşamamış.


Onnuk (onnuk yıl):Bol ürün alınan yıl.


Orasbı :Bir bedel karşılığı sevişen kadın


Ortakcı :Bir başkasına ait toprağı yarı yarıya ekip biçen.


Osanmak (usanmak):Bıkmak usanmak.


Otobos :Otobüs


Osuruğundan nem kapan:Yerli yersiz alınganlı gösteren.


Otura gitmek:Kızın evlenmek amacıyla ,oğlan evine gelmesi.


Oturak:Sandalye,iskemle.


Oturaklı:Sözü dinlenen.


Otlakçı:Bedavacı beleşçi.


Oturup aşağı gitmek: Oturduğu yerden kalkmamak.


Oyunu: ikiyüzlü,düzenbaz.


Oyulgama( Uygama) :1-Seyrek dikiş.2- boşuna.


 


 


 


 


    - Ö –


 


 


 


Ödü sıtmak(ödü patlamak): Çok korkmak.


Öğeç :İki yaşındaki erkek koyun.


Öğendire (Üvendire):Ucu embelli uzun sırık.Çift sürerken öküzlerin yürümesi için kullanılır.


Öğle yili :Lodos


Öğüç :Önce


Öğün:1-Vakit,yemek vakti.2-Öğünmek.


Öğüncek :Kendini beğenmiş.


Öğür :Aynı yaşta olanlar.


Öğürmek:Kusarken ses çıkarmak.


Öksüz doyuran:1-Yiyecek içecek aletlerinin büyük olanı.2-Büyük salkımları olan üzüm.


Öküzün uyuduğu tav :Yatsıdan sonra,gece yarısına doğru


Öl :Toprağın nemi, tav.


Ö.lö: Hayret ifadesi.


Ölet :Toplu ölüm.


Öle yazmak :Ölüm tehlikesi atlatmak.


Ölmüş eşek kurttan korkmaz:Kaybedecek bir şeyi kalmamak.


Ölünün körü:Tersleme sözü.


Ölez :Güçsüz bitkin.


Ölü :1-Ceset 2-Dağlarda büyük ağaçların kendiliğinden yıkılıp,kuruması.


Ön  :1-Esas yüz.2-Gözetleme.


Öncek (önlük):İş yaparken kadınların önlerine bağladıkları örtü.


Öndüğün:Dünden önceki gün.


Öndünç:Ödünç.


Öneği: İnatçı.bildiğinden şaşmayan.


Önğme (önme):Gözetleme


Öngücü :Nasıl olsa.


Önüç :Önce


Örk : At ve eşeklerin bağlandığı zincir.


Ören :Viran yıkıntı.


Örme :Yünden örülmüş kalpak.


Örülmek :Sarılmak,abanmak.


Örtme:1-Evlerin dışında bir yanı açık çok amaçlı kullanılan barınak.2-gölgelik .


Örü :Davar sürülerinin gece yayılmaya ,otlatmaya çıkarılması.


Örzülemek:Özlemek.


Öskü:Ucu yanar odun.


Össaat:Aniden,birden,hemen.


Öte beri:yiyecek içecek,giyim kuşam.


Öteğin :Öteki gün.


Ötlek :Korkak


Öte yüz:Arka yüz.


Ötürek :İshal


Ötürek boncuğu:Külte dikmekte kullanılan çok küçük  renkli boncuk.


Övendire :Ucu çivili uzun değnek.


Övcelemek (Öğcelemek):Elle sıkarak ufalamak.


Övtüklemek (Eftiklemek):Birini beklerken ,gözetlerken oyalanmak.


Öykelenmek:Öfkelenmek, kızmak.


Öymek:Sızmak,içine işlemek,lekelemek.


Öyüntü:Nem


Öyne:Öyle


Özden :Gerçekten,yürekten, saümimi.


Özeği üzülmek:Gücü kuvveti kalmamak.


Özek :Boğaz.


 


 


 


 


 


 


                       -P  -


 


 


Pabıç:Pabuç,ayakkabı.


Paça:1-Pantolon paçası.2-Keçi koyun ayaklarından yapılan çorba.


Padişahın sol daşşağı:Önemli kişi.(Alaylı söyleme.)


Pafkırmak:Çakal,tilki uluması.


Pahıl:Cimri


Palan:İlkel basit eğer.


Palas pandıras:Apar topar,acele ile.


Palaz:Uçmaya hazır keklik yavrusu.


Pardı :Tavan,tavandaki yassı ağaçlar.


Pare :Parça


Pambıklamak:Küflenmek


Part :Koyun keçi derisi,post.


Partal Eski


Pas :Demir ve metallerin  üzerinde oluşan kir tabakası.


Pasaf atmak:yalan söylemek.


Pasaklı:Kirli,pis,bakımsız.


Patatis(pate,patata):Patates


Pataklamak:Silkeleyerek dövme.


Papara:Soğan,domates,kavurma sulu şekilde pişirilir.Kuru ekmeğin üzerine dökülür.Tirit.


Pandul :Semerin yardımcı kolanı.


Pederus :İbadet etmeyen ,dini kurallara uymayan.


Pelit :Meşe ağacının meyvesi.


Pelit çanağı:Meşe meyvesinin içinden çıktığı kabuğu.


Penez :Gümüş Osmanlı parası,sahte altın.


Perem perem:Darmadağınık.


Peşkir(peşgir,pişğir):Havlu


Peydahlamak:Başkalarından alarak,toparlamak.


Pılıpırtı:İşe yaramaz eşyalar,elbiseler.


Pırlak:Topaç


Pırradak:Aniden uçmak.


Pişirğeç:Saçtaki yufka ekmekleri çevirmek için ağaçtan yapılmış yassı araç.


Pilav dökmek:Düğünlerde yemek vermek.


Ponçak :Hayvanların boynuna takılan püskül.


Pontul:Pantolon


Posdu deldirmek:Silahla vurulmak.


Poşu :Kadın ve erkeklerin soğuktan korunmak için başlarına doladıkları özel kalın kumaş.


Potin :Bot,boyunlu ayakkabı,postal.


Pörsümek:Buruşmak ,eskimek.


Pörtlemek:Ağaçların çiçeklerinin tomurcuk hali.


Pufurmak :1-Şişirmek.2-Şidetli kar fırtınası.


Pusdurmak:Sindirmek,korkutmak.


Puşt :Erkeklerin zevkine hizmet eden genç.Eş cinsel.


Puşta:Bağ sıralarının aralarındaki bölmeler.


Punduna getirmek:Fırsat kollamak.


Purç (pürç):Taze sürgünlü meşe dalı.


Pür :Ardıç,ladin,çam,sedir ağaçlarının yeni kesilmiş dalları.


Pürçük:Şalğa,pancar yaprağının tazesi.


Püren:1-Bir çeşit ardıç ağacı.2-Dalları süpürge yapılan çiçekli bitki.


Pürtük :Çok az miktarda arı oğlu.


Püs :Erik ,kayısı,kiraz,vişne ağaçlarının gövdelerinde oluşan yapışkan madde.


Püsürüklü:Beceriksiz,elinden iş gelmeyen. 


 


 


 


                         -R-


 


 


Rafık (ırafık):Arkadaş,refik.


Racon:1-Yol,yöntem,usul.2-Fiyaka satmak,çalım satmak.


Radiyo:Radyo


Razdene:Dere otu.


Rampas (Ramas):Kağnı yapılırken iki yana konan ağaçlar.


Rutubet :Nem


Rüsüm (üsün):Gelenek


 


 


 


                   -S –


 


 


 


Saban kondurmak:Çift sürme aracı olan sabanı yapmak,kurmak.


Saban:İlkel çift sürme aracı:Ökçe,ok,boyunduruk,sabanın parçaları.Demir,zıvgar,evaf(evef),kayış,öğendire aksesuvarlarıdır.


Sabın:Sabun


Sabatsız (subutsuz):Tutarsız,başladığı işi bitiremeyen,güvenilmeyen.


Sabi : Çocuk


Sabi sübyan: Küçük çocuk.


Sac  :Üzerinde yufka ekmek pişirilen konkav kalın saç.


Saç arası:Kaymak ve hamur ile yapılan bir tür tatlı.


Sadalamak :Ne dediğini bilmeme,abuk sabuk konuşma.


Sadana :Ahmak


Sadeyağ:Tere yağı.


Sadalamak:Bilinçsiz konuşmak.


Sadır :Sığır pisliği, dışkısı.


Sağmal :Süt veren koyun,keçi.


Sağır ay:15 Temmuz-15 Ağustos arasındaki dönem.


Sahan (sahın):Tabak,metal yemek tabağı.


Sahtiyan:İşlenmiş ,kullanıma hazır deri.


Sahanlık :Merdiven arasındaki  duraklama yeri.


Sahınlık:Mutfaktaki kap kacağın konulduğu raf.


Sakametli (sahavetli):İyilik sever ,eli açık.


Sakar :1-Aksi insan.2-Hayvanların alnındaki beyaz renkler.


Sakırga:Kene


Salgara-ya (salgaramaya):Rastgele,boşuna,gelişi güzel.


Salancık: Salıncak.


Salma :1- Köylerde muhtarların hane başına koy aldıkları para.2-Üzüm asmalarının iki yıllık dalları.


Samırdamak:Sayıklamak.


Samıt :1-Konuşamayan,tat.2-Salak,geri zekalı.


Sap  :1-Demet durumundaki biçilmiş ekinler.2-Tutacak yer.


Sapa:Yol üstü olmayan yerleir.


Sapan :Y harfi biçiminde çatal bir ağacın iki ucuna bağlanan 1 cm enindeki lastiğinn uçlarını da 2-4 cm boyutlu sahtiyan-deri-iki ucunu delerek bağlanıp,bu derinin içine konulan çakıl taşının atılmasını sağlayan ayğıt. Buna lastik sapan denir.


  Kıl ipin örülmesi ile yapılan sapana sallama sapan denir.


Saplık : Sap,kazma,kürek vb.aletlere takılan ağaç sap.


Sarıca arı:Yabani arı.


Sarınç :İçinde su bulunan merdivenli su kuyusu.


Sası :Tadı yavan olan.


Savak  :1-Ters ,aksi.2- Su arklarındaki fazla suyun sağa sola dağıtıldığı yerler.


Savmak :İstenmeyen kişileri göndermek.


Savsaklamak: Oyalamak


Say :Geniş,yassı taş,duvak.


Sayacak :Sac ayağı.Üç bacaklı altına ateş yakılarak,üstünde yemek pişirilen araç.


Saye (sayende):Gölge,gölgende,gölgesinde vb.


Seğirt :Koş


Seğirtmek(siyirtmek,seyirtme):Koşmak


Sehim (seyim):Hisse (hıssa),pay.


Seki :1-Yerden yüksek düz yer.2-Tarlalarda teras.


Sekilemek:Teraslamak.


Sekmece :Tek ayak üstünde sekerek oynan oyun.


Sele :Geniş ağızlı,kulpsuz,yayvan söğüt dalallarından örülmüş sepet.


Sele bülücü:1-Son güz aylarında çıkan civciv.2-kimsesiz bakıma muhtaç çocuk.


Seme :Şaşkın,aklı kıt.


Semer :Yük hayvanlarının sırtlığı.


Selen :Ses


Selen :İnce uzun boylu (dalan).Yaylanarak yürüyen .Korkak yüreksiz.


Senit :Üzerinde yufka ekmek yapmaya yarayan düz tahta.


Sepgen :Fırtına ile yağan karlı yağmur.


Sergi :Üzümlerin kurutulmaya başlanması.


Sergilik :Bağlarda üzümlerein kuruması için serildiği yerler.


Seten seyrek:Arasıra,serek olarak.


Seyirtmek :Koşmak


Seyis :1-Bir yaşından büyük burulmuş erkek keçi.2-At bakıcısı.


Sıçan :Fare


Sıçırtma:Yaramazlık yapan çocuklara söylenen argo söz.


Sıd (ödü sıdmak):Çok korkmak.


Sıdırmak :1-İç veya kuyruk yağlarının erikilerek don yağı elde etme.2-Soğan vb.üzerine yumurta kırarak pişirme.3-İçi sıvı dolu bir şeyi patlatmak.


Sığır :Büyükbaş hayvanlardan öküz,inek ve manda cinsi.


Sığırtmaç:Sığır çobanı.


Sıkılık:İşlerin üst üste gelmesi,yoğunluk.


Sıkma:Dürüm


Sılkalamak:Sallamak.Döğer gibi yapmak.Ağaçtan meyve düşürmek için ağacı sallamak.


Sınaklı (sınaklı yer):Şeytanların,cinlerin geceleri insanlara göründükleri  varsayılan yer.


Sındı :Makas.


Sınık:Kırılan yere bağlanan yassı ağaç kabuğu.


Sıraca :Dert,hastalık,illet.


Sıraca-lı:Vücudun çeşitli yerlerinde çıkan  çok geç iyi olan çıbanlar.


Sırkat:Sayımdan kaçırılan hayvan.


Sıpıtma (zıbıtma):Aklını kaçırma.


Sırça:İçi sırlı toprak kap.


Sırt:Ense,çamaşır.


Sırtbaş:Giyecekler


Sırkatlı:Sayıma girmeyen zayıf koyun,keçi.


Sırık :Uzun ağaç dalı.


Sırım :Gönden ince uzun kesilmiş parça.Kalbur yapımında,çarık bağı  olarak kullanılırdı.


Sırtarma:Karşı gelme.


Sırıncamak:Açlıktan iyice bitkinleşmek.


Sırol: Ortada kayıp olmak,ölmek.


Sıtlık :Islık.


Sıtkı sıyrılmak:Nefret etmet, umudu kesmek.


Sıvat (suvat):Çeşme,su içilen yer.


Siftinmek (siftinlenme):Sıkıntıdan kıvranmak.Miskin miskin kaşınma,kıpırdanıp durma.


Sigge  (sikke):Hayvanların otlanması için vere çakılarak bağlandıkları demir kazık.


Siğmek:Çalı diplerine küçük aptestini yapmak.


Siğnenmeç (sinlenmeç):Saklanbaç oyunu.


Siğnenmek :Saklanmak.


Sihil:Sahil.Sıcak,çukur vadiler için söylenir.


Silbiç (sübek,sibek):Beşikteki çocuğun çişini yaptığı toprak kap.


Sikiciye kalmak :Malının damada kalması.


Sildiripgeçmek:Umursamadan-tanımadan yanından geçip gitmek.


Singil :1-Burun akıntısı.2-Uyuşuk-uyuşukluk.


Sini :Bakır,tahta,ekin saplarından örülmüş büyük tepsi.


Sinmek (sinlenmek):Saklanmak


Sinkaf :Küfür


Sinsile :Soy,sop,sülale.


Sinsi :Kurnaz


Sirkan (sirken):Yabani ıspanak.


Sirke :Üzüm curbasından  yapılan sirke.Bit yumurtası.


Sirne (sine): Semerin çatmalarına yük sarmak için takılan urgan.


Sitil :Bakır helkenin karnı biraz daraltılmış küçük olanı.


Sivtiklemek:Oyalanmak


Sivişmek :Fark ettirmeden kayıp olmak.


Siy :Etek, paça.


Siymek :Sıvı bırakmak.


Siyek :1-Hayvanların sidik kokularından çiftleşme iseklerini anlamaları. 2-Sidik yolu.


Siyis :Seyis.


Sofa :Evlerde odalara açılan salon.


Sofu: Aşırı tutucu.


Sofraltı :Sofra bezi.


Soğna:Sonra


Sokranmak (sokurdanmak):Söylenmek ,lafı ağzında gevelemek.


Sokak :Sofa,hol.Mahalle.


Sokullu:Pulluk çeşidi.


Somun :Fırın ekmeği.


Sormak (sor):Emmek,somurmak.


Sorguç :Köknar ağaçlarının salgıladığı birtür reçine .


Sorgu sual etmek :Hal hatır sormak.


Soruşma:Suyunu çekmeye başlamak.


Soyka :Ölünün geride bıraktığı giyecek.


Söbü :Oval


Söbü kafalı:Beşiğe belenmeyen çocuklarda görülen geriye doğru uzun kafa yapısına sahip olan.


Söğkenmek :Yamaca yayılmak.


Söğmek :Küfür etmek.


Sögürmek:Ateşte kızartılan patlıcan vb.yiyeceklerin kabuğunu soyarak yenmesi.


Sökel :Uzun süren,iyi olma olasılığı az olan,bulaşıcı hastalıklar.


Sökük :1-Giysinin dikişten sökülmüş kısmı.2-İffetsiz,kötü yola düşmüş kadın.


Sömeşik :Uyuşuk,güçsüz ,dermansız.


Sökün etmek :Bir yana doğru akın etmek.


Sömek :İp yumağı.


Söve  :Kapının iki yanına dikilen direk.


Söykenmek :Yaslanmak


Subutsuz :Tutarsız


Sufra : sofra


Su kabağı:İçerisi boşaltılarak su doldurulan bir kabak çeşidi.


Sumsuk,susmak:Yumruk


Sultan navruz:21 Mart yenigün.Gece –gündüz eşitlenir.


Sundurma :Evlerin önündeki alçak dam.


Suratı sirke satmak:Asık suratlı olmak.


Susa : Düzgün,bakımlı yol.Asfalt yol.


Susak:Tavuk ,keklik gibi kuşların su içtikleri  kap .Dağlardaki sarnıçlardan su içmek için ağaçtan oyulmuş su kabı.


Susam :Zambak çiçeği.


Suvad:Su başı.


Su yörümek:1-İlkbaharda bitkilerin canlanması.2-Çocukların ergenlik dönemine  girme durumu.


Sübek:Bebek idrarlığı.


Sükkam: Nezle-Dumaa


Sülahi:Sürahi


Sülük :1-kan emici,suda yaşayan bir tür canlı.2-Fasulyelerin çiçekten yeni çıkmış hali.


Sümeeye-sümeyine-sümesiye:Bilmeden ,anlamadan, rastgele.


Sümsük (Sumsak):Karın boşkuğuna vurulan yumruk.


Sündük-sümtük:Başkalarından bir şey yiyebilmek için fırsat kollayan ve ilk fırsatta sofrasına oturan kişi,yalaka,yallı.


Sünepe:Uyuşuk,beceriksiz.


Sünmek :Uzanmak,kovalamak,varmak.


Sürek avı :Topluca iz sürerek yapılan av.


Sürtük :İffetsiz kadın.


Süsmek:Boynuzlu hayvanların kafa vurması.Tos vurması.


Süskün :Başı,boynu.


Sütleğen (sütlük):Zehirli beyaz sütü olan bir bitki.


Sütlü :Sütle pişirilen aş.


Sütsüz:Kötü,sözüne güvenilmez.


Süreke :Yeni sürülmüş tarla.


Süt çöplemek:Ödünç alınan sütlerin ödeme işi.


Süt üyütmek:Sütü yoğurt yapmak için mayalandırma.


Süvarilik:Pantalonun çabuk eskiyen diz ve arkasına yamanan yamalık.


Süymek :Tomurcukların uzamaya başlaması.


Süzelmek:Normal duruşundan farklı, edalı dikilmek.


 


 


 


 


                    -Ş –


 


 


Şafağı atmak:Sinirlenmek


Şahan :Şahin


Şak :Bütünün parçası.


Şakıtmak:Becermek,iyi iş yapmak.


Şaklamak:İkiye ayırmak.


Şal :Kadınların ikinci baş örtüsü.


Şalğa :Şalgam


Şalgaşı:Şalğam yemeği.


Şalak:Olmamış kavun karpuz.


Şalvar:Geniş bir tür kadın veya erkek pantalonu.


Şaplak :Tokat


Şapşak:Ağaçtanoyulmuş su ime kabı.Susak.


Şart etmek:Yemin etmek.


Şaşalamak:Ne yapacağını bilmemek.


Şaşgın:Zihinsel özürlü.


Şarpadan (şappadak):Hızla,sesli kapı kapamak.


Şarlak :Küçük çağlayan.


Şaştım aşı:Acele ile yapılan yemek.


Şavk: Işık


Şebit :Yufka ekmek


Şeddeleme:Abartma


Şeddet gibi:Hızlı, çabuk, hareketli.


Şeher:Şehir


Şekerpare:Bir kayısı türü.


Şelek 1-Boynuzunun biri olmayan keçi,koyun.2-Şaşı


Şelek bakışlı:Şaşı bakışlı.


Şennik :Eğlence.


Şer : Kötülük,bela.


Şerbetli :Kötülüklere karşı korunduğu söylenen.


Şer-i bela (şerbela):Zorlayarak,zoraki,zorla.


Şerevle (şerefle):Biçilmiş ekin destesi.


Şerif :Şerife.


Şeytan tüylü olmak:Şanslı olmak.


Şra :Üzüm suyu.


Şırahane (Şırahna);Pekmez yapmak için üzümlerin ezilip,suyunun çıkarıldığı yer.


Şırlan yağı :Susam yağı.


Şırıldamak:Suyun akarken çıkardığı ses.


Şıpdüşen: Kapı açıp kapama düzeneği.


Şibleme:1-Bir çeşit bazlama. 2-Topalak etinden yapılan köfte.


Şinanay:İdare lambası,kandil.


Şindi :Şimdi


Şinik :Tahıl ölçeği.


Şipiredek düşmek;Çabuk hareket etmek.


Şirnemek :Şımarmak.


Şişek :İlk kez doğuracak koyun yavrusu.


Şişğin:Şımarık


Şişip kalmak:Ölmek


Şivşitlemek:Yönetmek,kışkırtmak,doldurmak.


Şivvlilik:Kandil ve bayramlarda çocukların topladığı çerez.


Şorda-şora:Biraz uzagı tarif etme.


Şuncacık:Bu kadarcık,azıcık.


Şuncağız şey:Bu kadarcık şey.


 


 


 


 


   -  T -   




Tabbış :Beceriksiz


Tafra :Öfke,sinir.


Tahıl :Buğday arpa.


Tahra :Dalları kesmeye yarayan ucu kıvrık satır.


Tahta :Sebze bahçelerinde küçük bölümlerin her birine verilen ad.


Tahta başı:Tahtadan yapılan raf.


Takge :Başa giyilen bir tür örgü başlık.


Takılaşma:Ayak üstü konuşma.


Takılavık :1-Bir yaşındaki erkek keklik.2-Su değirmenlerinde


Üst taşın dönmesi ile titreşen ve haznedeki buğdayın akışını ayarlayan tahta kol.


Takat : Güç derman.


Tabla : 1-Tabla2-Tef


Tam takır guru bakır:Hiçbir şey kalmamak.


Tapırdamak :Bitirilmesi gereken bir iş için koşuşturma.


Tapırdı :Arkadan gelen ayak sesi.


Tapır :Arka-köpek tapırıma düştü.


Tapırına düşmek :Kovalamak


Tapışlamak:Bir şeyin üstüne eli açık şekilde ,yavaşça vurmak.


Tapıt :Tabut


Tarhana :Ayran ve yarmadan yapılan bir tür yiyecek.


Tana :Dana


Tanlamak :Alay etmek dalga geçmek,ayıplamak.


Tandır :Ekmek vs. pişirilen yer.


Tarla etmek :Tarlayı dinlendirmek.Nadas etmek.


Taşağrı:Taşlık yer.


Tat :Dilsiz,konuşamayan.


Tava gelmek :Yumuşamak


Tavsur :Fotoğraf


Tavuk garası:Gece körlüğü hastalığı.


Tavuk götü :El üzerinde ve vücudun çeşitli yerlerinde çıkan siğil.


Tay geldi :Kocası öldükten veya boşandıktan sonra kocaya giden kadınların eski kocasından çocukları.


Tellemek :Bakmak ,izlemek,seyretmek.


Tebelleş olmak:Israrla yapmak.Ayrılmamak,peşini bırakmamak.


Teberik:Armağan,hediye,hatıra.


Tebdili kıyafet:Değişik kıyafet giymek.


Tebdili mekan:Yer değiştirme.


Tebdili şaşmak:Yaşam düzeni bozulmak.


Tefek :Asma yaprağı.


Tehlemek :Bir tehlikeye karşı korumak.


Tehne:Tenha


Teke :Keçinin erkeği.


Tekesek :Dişi keçinin tekeyi istemesi.


Tekesetmek :Tekenin değişik sesler çıkararak dişi keçiyi çiftleşmeye hazırlaması.


Tekindurmak:Uslu durmak.


Tekne kazıntısı:En son doğan çocuk.


Telef olmak:Yok olmak-ziyan olmak.


Telesimek :İyice yorulmak.


Teletura :Tiyatro


Tellik :Başlık, takke.(Kadınların giydiklerinde paralar dizili olur.)


Telis :Kaba dokunmuş çuval.


Temerut :Tembel,söz dinlemez,işe yaramak istemeyen.


Tembirlek:Yuvarlak,teker gibi.


Tencerede pişirip kapağında yemek:Az şeye razı olmak.


Tenhe:Gözlerden ırak,ıssız,kimsenin olmadığı yer.


Tentene :Dantela


Tegerlek:Yuvarlak


Tengerlemek:Yuvarlamak


Tepsermek:Yaş şeyler için kurur gibi olması-yarı kuru,yarı yaş.


Teres :Kötü huylu.


Terezi:Terazi.


Terki :Binek hayvanının eğrinin arka kısmı.


Terek:Raf


Ters: Gübre


Tesbik :Tesbih


Tetir :Yaş ceviz kabuğu lekesi.


Tevek :Üzüm yaprağının tazesi-Asma yaprağı.


Tevellüt:Doğum tarihi.


Teyğin :Taze sürgün,filiz.


Teyin (tiyin):Sincap


Tez :Çabuk


Tezkere (tezgene,sedye):İki saplı yük ve eşya taşımaya yarayan ağaçtan  yapılmış dzenek.


Tez  elden :Çabuk


Tezek :Yakacak olarak kullanılan büyükbaş hayvan dışkısı.


Tezikmek :İzini kayıp ettirmek.


Tezkire:Askerliğin bitişi.


Tığ :Yün örğü yapmada kullanılan mil şeklindeki araç.


Tığ gibi:Kusursuz,ince uzun,aynı düzgünlükte olma.


Tığ teber,şahı merdan :Hiçbir şeyi kalmamak-olmamak.


Tıksırmak :Öksürmek,aksırmak.


Tımar:Büyükbaş hayvanların bakımı.


Tımlı :Sapı kırılmış cep bıçağı.


Tınas (tınaz):Savrulmaya hazırlanmış malama yığını.


Tıngırtı: Teneke veya metallerin çıkardıkları hafif ses.


Tıngır :Teneke


Tıngırdatmak :Alay etmek.


Tıntava: Demirden yapılmış  kızartma tavası.


Tırıs :Rahvan atın biraz hızlı gidişi.


Tızıkmak :Kaçmak


Til dolap:Yiyeceklerin bozulmaması için,saklandığı dolap.


Timin :Az önce,demin.


Tingedek düşmek:Korkudan irkilmek, ürkmek.


Tingidi :Eşek yürüyüşü.


Tingoz :Alıngan


Tirit : Tandır ekmeği ve et suyu ile yapılan bir Konya yemeği.


Tirki :Bakırdan yapılmış derince kap,karavana,tepsi.


Tiyreki :Tiryaki


Tosgaba:Kablumbağa


Tokalak (tombul):Üzüm çubuğu dallarında geç eren küçük küçük üzüm salkımları.


Toklu :Bir-iki yaşındaki erkek koyun.


Tokuç (tokurcak):Ağaçtan yapılan,çamaşır yıkamada kullanılan saplı araç.


Tol  :Derme çatma  özensiz yapılan yayla evi.


Tomana :Ayı yavrusu.


Tombak: Yuvarlak


Tombazlak kılmak:Takla atmak.


Tomata :Domates


Tomafil:Kamyon


Tongaya düşmek: Tuzağa düşmek.


Top :Yünden dokunan şalvarlık,habalık kaba kumaş.


Toparlak:Yuvarlak


Topalak :Et ve ince bulgurdan yapılan sulu köfte yemeği.


Topla pişirmek:Patates gibi yumru sebzelerin parçalanmadan pişirilmesi.


Topuk :Çiğdemlerin yenen kısımları.


Topuk düğesi :Üç yaşında dişi dana.


Toprak dam:Damları toprakla örtülü köy evleri.


Tor-torlak:Acemi,eğitimsiz,tecrübesiz.


Torba :Kese,küçük bez çuval.


Toraman :Tombul iri yapılı.


Toru –doru:Çam,ladin,katran,ardıç ağaçlarının genç fidanları.


Tosun :Burulmuş erkek dana.


Tozluk  :Dolak.Ayağa sarılan ayakkabıyı tozdan koruyan paçacık.


Tozutma :Toz çıkartma.


Töh:Tüh, yazık, eyvah.


Tök :Dik, anlaşılmaz insan.


Tömbüldemek :Çok zayıflamak,ihtiyarlamak,hareketlerini kontrol edemeyecek kadar düşkünleşmek.


Tuncumak :Kapalı kalan hayvanların koşma,hoplama isteği.


Tura : Madeni paranın resimli yüzü.İp uğran tomarı.


Turfan :Yoğurdu çalkalayıp ayran,yağ yapmaya yarayan toprak kap.


Tuluk :İçerisine sıvı maddeler konulabilen tabaklanmış,işlenmiş torba şeklinde küçükbaş hayvan derisi.


Tutak-tutağı:Tutar yer,daimi iş,meslek.


Tuvalet :Hela


Tuzla:Düz taşların üzerine tuz dökülerek hayvanların tuzlandığı yer.


Tuzlu kara:Islatılarak şişirilmiş nohudun,tuzlanarak sacda pişirilmesi.


Tükya :Güzel kokulu bir kır çiçeği.


Tülek :Yavru tüyünü değiştirmiş kuş,keklik yavrusu.


Türüm türüm:Güzel kokma.


Tünek :Kümes.


Tütmek :1-Kokmak 2-Duman çıkmak.


Tütü :Koku


 


 


 


               -U-


 


 


Ucca :Yavaşça


Ucutmak:Ocutmak


Uçkur:Donlara takılan lastik veya ip.


Ud yeri:Edep yeri,cinsel organların bulunduğu yer.


Udlanmak:Utanmak.


Uğunmak:Ani acılar karşısında bayılmak,sarsılmak.


Uğra :Hamurun yapışmaması için kullanılan kepekli un.


Uğramak :Varmak,yol uğratmak.


Uğru :Düşman


Uğrun:Gizli olaraktan.


Uğurlar olsun :Konukları yolcu ederken güle güle,yolun açık olsun anlamında kullanılan esenleme sözü.


Uğur ola:Uğur getire.


Ulaf :Yulaf


Ulama :1-Ekleme 2-Bir tür ot,at kuyruğu otu.


Ulan : Değişik vurgulamalarla,çeşitli anlamlarda hitap sözü.


Ulgamaya:Gelişigüzel,düşünmeden,rastgele.


Uluk :Çok pis,çürümüş,pasaklı.


Umma :Davet bekleme,imrenme.


Umma olmak :Beklentisinin yerine gelmemesine üzülmek.


Umut kapısı:İsteklerin gerçekleşeceğine inanılan yer.


Ununu eleyip eleğini asmak :Dünya işlerinden vazgeçmek.


Un ufak etmek:İyice ezip parçalara ayırmak.


Urba  :Elbise


Uğran :Yük hayvanlarına yükleri sarmak için kullanılan kalın ip,halat.


Usdurup :Bir yöntem.


Uşgur çözmek (uçkur çözmek):Cinsel ilişkide bulunmak.


Utaşmak :Yetişmek,varmak.


Uyalamak :Oyalamak


Uyduruk :Uydurma,baştan savma,özensiz.


Uylamak : Çatmak,musallat olmak.Bir kızın zorla veya gönüllü ırzına geçmek.Kurdun sürüye saldırması.


Uyuşmak :Anlaşmak,denk gelmek.


Uz  Sinsi,kurnaz.


Uzun eşek:Bir tür çocuk oyunu.


 


 


 


                   -Ü-


 


 


Üç etek:Üç parçalı kadın giysisi.


Üğmek :Ağzına kadar doldurmak.


Üğütmek :1-Çok yemek.2-Tahıları un yapmak.


Üflemek:Nefes vermek.


Ülen :Ulan


Üleşme: Paylaşma


Ülü-ü :Hayret sözü.


Ülübe (ülübü):Taze fasulye.


Ülük :İbriğin su akan emziği.


Ülüya:Değilmi anlamında.


Ümük :Gırtlak


Ümüğünü almak:Boğazına durmak,yutamamak.


Ümüğünü sıkmak:Sık boğaz etmek,çok sıkıştırmak.


Ümüklü :Ağzına kadar dolu.


Ünlemek:Seslenmek


Ürmek :1-Köpek havlaması.2-Yaygara yapmak.


Üretme :1-Bir konuyu tekrarlayıp durma.2-Maya


Ürkükmek :1-Hayvanları koşturmak.2-Hayvanları korkutup zıplatmak.


Ürüsüm : Bir çeşit vergi.


Ürüsva olmak:Rezil olmak.


Ürya .Rüya,düş.


Ütelemek :Yanan ateşte hafifce yakmak.


Ütlemek :Ayıklamak,seçmek.


Ütme :1-Yarı olgun nohut ve buğday başaklarının ateşte ütülmesi.2-Oyunda kazanma.


Ütmelik:Olgunlaşmaya başlayan nohut ve buğday başakları.


Üskes:Açıkca, kesinlikle.


Üsküfra:Kusma.


Üstün körü:Gelişi güzel,rastgele.


Üstüne etmek :Çişini kaçırmak.


Üşüşmek :Toplu olarak bir yere saldırmak.


Üşenmek:Tembellik etmek.


Üvendire:Çitçinin çift öküzlerini yönlendirmek için elindeki ucu embelli,arkası sabana yapışan toprağı temizlemek için yassı demirli  uzun sopa.


Üvez :Bir çeşit at sineği.


Üveyik –öğeyik:Kumruya benzer av kuşu.


Üyümek :Uyumak


Üyütmek :1-Sütü mayalayarak yoğurt olması için bekletmek.2-Uyutmak.


Üzellik:Nazar değmesini önlediğine inanılan aynı adı taşıyan bir otun tohumu.Bu otun tohumları çeşitli şekillerde dizilerek evlere asılırsa nazar değmediğine inanılır.


Üzlük :Saplı küçük  topraktan yapılmış çömlek.Yoğurt ,ayran,pekmez vb.sıvı maddeler taşımak için kullanılır.


Üzeri yüklü :Hamile,gebe.


 


 


 


 


                          -V -                                                                           


 


 


Vacur vucur :Karmakarışık


Vadıl :Sarkık dudak.


Vağıltı: Gürültü


Vara yoğa karışmak: Kendini ilgilendirmeyen konulara girmek.


Variyet :Zenginlik


Vay  lan vay :Şaşma hayret etme.


Vayiz :Vaaz eden,vaaz.


Vele :Çok yumuşak deri,kumaş.


Velhasıl:Sonunda,demek istediğim,sözün kısası.


Velesbit :Bisiklet


Veran :Viran.


Verip veriştirmek:Ağzına geleni söylemek.


Vıcık vıcık:Çok sulu çamar.


Vıcığını çıkarmak:Tamamen ezmek.


Vıgıl vıgıl :Çok sayıda.


Vıdı vıdı etmek: Durmadan söylenmek.


Vıttırıvızzık :İşe yaramaz.


Vızzık :Söğüt dalından yapılmış düdük.


Vınlamak :Vın vın ses çıkarmak,uğultu.


Vili :Hayret ifadesi.


Virane :Terk edilmiş ev ,yer.


Vurgun :Aşık


Vurmak :Avlanmak,öldürmek,isabet ettirmek,dövmek. Hayvana yük vurmak,yüklemek.Sobaya odun vurmak.Ocağa yemek koymak.


Vurulmak:1-Yaralanmak.2-Birine aşık olmak.


 


 


 


            -  Y –


 


 


Yaba : Ağaçtan yapılmış  harman savurma aracı


 Yaban: Kendisinden olmayan.


Yağ :1-Hayvanlardan ve bitkilerden elde edilen yağ. 2-Her türlü krem.


Yağcı :Yaranmak için yalakalık eden.


Yağlı gara :Yağ ve ateş isinden oluşan,çıkmayan kir.


Yağlık :1-Mendil 2-Yumru kökleri olan bir tür ot.


Yağır :1-Başı kel,saçsız olan 2-Yük hayvanlarında semer vurma yarası. 3-İyi olmayan yara.


Yagrık : Üzerinde ot, odun kıyılan kütük.


Yağrın :İnsanın sırtı, beli.


Yakım :Bir olayla ilgili ağıt,türkü,mani söylemek,yakım yakmak.


Yakım yakmak :Ağıt düzmek.


Yakasız göynek :Kefen


Yakmak :annesiz oğlak veya kuzuyu başka anneye alıştırma.


Yal :Kedi köpek yiyeceği.


Yalak :1-Çukur 2-Yaranmaya çalışan,yalaka,ciddiyetsiz.


Yalama :Aşınmış işe yaramaz hale gelmek.


Yalamık (yalabık) :Damavuk,kişiliksiz.


Yalmanmak (yanmak):Çok susamak.


Yalınayak :Laf getirip götüren,kişiliksiz insanlara denir.


Yalınkat :Tek kat,fakir.


Yaltak :Dakavukluk yapmayı seven,yalaka.


Yamaç :1-Meyilli arazi.2-Karşı


Yamalık :Yama yapmaya yarayan kumaş parçaları.


Yamdınasıca :Çok acı çeksin anlamında bir ilenç sözü.


Yamışmak :1-Eğilmek 2-İsteksiz davranmak.


Yamru yumru :Eğri büğrü.


Yamuk :1-Eğri 2-Dürüst olmayan insan.


Yana gara (Yanıgara):1-Kabarcık,şarbon hastalığı.2-İşe yaramaz.


Yanar döner:Güvenilmez


Yanmak :Sevdalanmak


Yanaşık :Çoban yardımcısı.


Yanal :Yüz,sima.


Yansımla (Yansılama):Alay etme,taklit etme.


Yanıkara:Koyun keçi hastalığı.


Yanık :Oğlak deresini işleyerek yapılmış,yoğurt,ayran taşımaya yarayan tulum.


Yanpiri :Eğri


Yanpiş :Yassı,yan yana.


Yapağı :Koyun yünü.


Yapma :Sığırların dışkılarını kalıplara dökerek yapılan yakacak,tezek.


Yaprak :Kışın hayvanlara vermek için yazın yeşilken kesilip,samanlığa yığılan meşe ağacının dalları.


Yar :1-Sevgili ,nişanlı,eş.2-Uçurum


Yargın :İnsanın arka kısmı.


Yaraş :Yardımcı, hizmetçi.


Yaradana sığınmak :Tüm gücünü toplamak.


Yaralı parmağa işememek : Hiçbir yardımda bulunmamak.


Yarma :1-Ayırma,aralama. 2-Buğdayınpişirilmeden değirmende çekilmesi.3-Büyük odun parçası.


Yarma aşı :Dibekte döğülmüş buğdayın ayran ile pişirilmesi.


Yarılgan :Sellerin açtığı yarıklar.


Yaren :Arkadaş


Yarenlik : Dostça söyleşmek.


Yarım ağız :İstemeden,isteksiz söylenen.


Yarım yamalak :Eksikli olan,tam olmayan.


Yarışık :Lafçı,laf taşıyan.


Yas dutmak:Üzüntü ile ağıt yakmak.


Yastı: İncelmek,kağıt gibi olmak,ensiz.


Yaşmak :Sadece yüzü açıkta bırakan tülbent,baş örtüsü.


  Yat yadYat yabancı ,el.


Yatağan:1-Çok sevişen kadın.2-Sabana gitmeyen (yatıveren) öküz.3-Ucu eğri bıçak.


Yatak :1-Davar sürüsünün yatığı yer.2-Döşek


Yat geberlik :Kış gecelerinde gece yenen yemek.


Yavan :1-Yağsız 2-Tatsız,tuzsuz.3-Uygunsuz sözler eden ve bundan hoşlanan kişi.


Yavşak :1- Bit yavrusu.2-Yapışkan kişi.


Yavşan (acı yavşan):Çeşitli ilaçlarda  kullanılan bir tür ot.


Yavsı :1-Kenenin küçüğü.2-Ağaçlara yapılan bir tür aşı çeşidi.


Yavuklu :Nişanlı


Yavru : Harmanda samanın kenarlarında biriken ince tozlu kısmı.


Yaykamak :Yıkamak


Yayan yapıldak :Gideceği yere yalın ayak ve yaya olarak gitmek.


Yaymak :Hayvanları  otlatmak .


Yaymacı :Genellikle giyecek satan,gezgin satıcı.


Yayık  :1-Tereyağı çıkarmak,ayran yapmak için yoğurdun içinde dövüldüğü deri düzenek. 2-yayılmış,dağılmış,yayvan.


Yayıltma :Davarları karınlarını doyurması için dağda gütme.


Yaylık :Yazma,sergi bezi.


Yaylak :Göçerlerin yaz aylarını hayvanları ile birlikte geçirdikleri yüksek yerler.


Yaz duvara al bahara :Ne zaman alınacağı belli olmayan alacak .


Yazı :Düz,geniş tarlalar,yerler,küçük ova.


Yazma :Canlı renklerden oluşan eşarp.


Yazmak :1-yazı yazmak.2-Sermek


Yazmış :İki üç yaşında dişi keçi.


Yediler,gırklar:Ermiş olduklarına inanılanlar.


Yedmek :Yedeğe alınarak götürmek.


Yeğdirmek :Topallamak


Yeğin (yiğin):1-Noksan.eksik.2-Hızlı,yaman.


Yeğni :Hafif.


Yekden:Doğrudan, direkt.


Yeke yek:Teke tek.


Yekinmek :Ayağa kalkmaya çalışmak.


Yeldirmek :Sürekli gezip dolaşmak.


Yel girmesi:Soğuk algınlığı .


Yelkenleri indirmek :Haksız olduğunu kabul etmek.


Yellemek :Osurmak. Savurmak.


Yelinseği (Ölesek):Davarlarda görülen bir hastalık.


Yemiş :İncir


Yemlik :Taze iken yenilen bir tür ot.


Yemeni :Hafif,ökçesiz bir tür ayakkabı.


Yen :1-Kendisinden güçsüz birini yenmek,eziyet etmek.2-Giysilerin kolu.


Yengicek :Ciddi olmayan,gereksiz konuşmalar yapan.


Yeni yaka :Yeni evli insanlar,fıkara.


Yeni yetme :Genç delikanlı.


Yenişmek :Güreşmek


Yerden bitme :Kısa boylu.


Yere bakan yürek yakan :İçinden pazarlıklı.


Yerinmek :Canı istemek,özenmek.


Yermek :Aleyhte konuşmak.


Yesir :Esir


Yeşillenmek :İsteği belirtmek.


Yetim s…ler:Osmanlıda askere gitmemek için şehit kızları ile evlenenler.


Yeyni :Hafif


Yeyinti :İnsan ve hayvan yiyeceği.


Yığılı :1-Üst üste yığılmış.2-Çok


Yığın :Biçilmiş ekin şereflelerinin başakları  içe gelecek şekilde yığılması.


Yıkışmak :Güreşmek


Yılan çıyan :Yılan çıyan gibi sürüngenler.


Yılancık :Bir çeşit cilt hastalığı.


Yılan bıçağı:Enli yaprakları ve uzunca bir çiçeği olan otsu bir bitki.


Yılık :Davranışları bozuk,hafif kadın.


Yiğincek :Hoş olmayan hafiflikler yapan.


Yiğrenmek :Tiksinmek,iğrenmek.


Yir :Tarla,zemin,yer.


Yirik :Yarık,yırtık.


Yirik dudak :Tavşan dudaklı.


Yirli :1-Tamamen,büsbütün.2-Sabit ,köklü.3-Göçmen olmayan.


Yirmek :İnce uzunlamasına kesmek.


Yitmek :Kaybolmak


Yiyni :Hafif,ağır olmayan.


Yogol (yoğolasıca):Yok ol,öl,ölesice.


Yoğusa :Yoksa


Yoğurt çalmak:Sütün yoğurt olması için mayalanması.


Yol bacı :Yol kirası,yol parası.(Eskiden nakliyecilerden alınan vergi.


Yol çatı:Yol ayırımı.


Yolak :Patika yol.


Yol yolak bilmek :Tecrübeli


Yol uğratmak :Geçerken uğramak,varmak.


Yolluk:Yolda yemek için hazırlanan azık,yiyecek.


Yonğdan yonga kopmaz:Olmayan bir şey verilmez.


Yonan gavuru :Yunanlılar


Yonga :Balta ile ağaçtan yontulan parçalar.


Yordam :Yol gösteren.


Yorak :1-Kenar 2-Değirmen taşının kenarında biriken un.Bu un değirmencinin hakkıdır.Biriken bu una yorak unu denir.


Yoya  :1-Ağır,zor yürüyen eşek.2-Sürüye uymayan hayvan.3-İnsan içine karışmayan.


Yoz  1-Erkek ya da kısır davar.2-Yobaz,topluma karışmayan,yoya.


Yoymak :Bozmak


Yönet  :Yerine ,uygun.


Yu  :Yıka,yıkamak.


Yufka ekmek :Ham hamurdan (mayasız) açılarak saçta pişirilen ekmek.


Yufka ekmekle yemek :1-Dıkımlamak 2-hapamlamak 3-küreklemek 4-Isırmak suretiyle dört çeşit yenir.


Yular :Hayvanları çekmek için başlarına geçirilen başlık.


Yuluk  :Sahtiyan,deri parçası,küçük parça.


Yumak  :Yıkamak


Yumuş  :İş yapmaya başla emri.


Yun  :1-Yün 2-Yıkanmak


Yunmak :Banyo yşapmak,yıkanmak.


Yunak :Çamaşır yıkanılan yer.(Genellikle dere kenarlarına ,su başlarına kurulan ocaklar.)


Yuvak ağacı:Yuvağı çekmeye yarayan çatal  ağaç düzeneği.


Yuvak :Yağmurda akmaması için toprak damları sıkıştırma,yuvma.


Yuyuk :Çamaşır yıkamak.


Yüğ :Yığma tepe,höyük.


Yüğrük: 1-Gebe,hamile.2- Hızlı yürüyen at,eşek.


Yüğrülmek:Koç yada teke ile çiftleşen dişi davarın hamile kalması.Döl tutması.


Yüklü :Hamile kadın.


Yüklük :Evlerin odalarında banyo yapılan,yatak yorgan konulan genellikle kapalı bölüm.


Yülek :Kazma,balta vb.tarım araçlarının kütleşen,aşınan yerlerine konulan çelik parçası.


Yületmek :Aşınmış,körleşmiş kazma,balta vb. araçların demirciye onartılması.


Yülük :Genellikle kısa kesilmiş saç veya hayvanların yelelerinin kısa kesilmesi. Biçimsiz şekilde kesme.


Yürek kalkması :Kalp çarpıntısı,sıkıntı.


Yüz açımı:1-Düğünün ertesi günü gelin evinde toplanma.2-Damadın geline verdiği yüz görümlüğü.


Yüzlü :Şımarık,şımartılmış.


 


 


 


- Z-





 


Zağar :1-Küçük köpek.2-sürüye gitmeyen,sokaklarda dolaşan köpek.


Zahre :Buğday,arpa,tahıl,zahire.


Zambak :İlkbaharda açan güzel kokulu bir süs çiçeği.


Zamanın birinde :Bir zamanlar.


Zartacı :Abartıcı,yalan konuşan.


Zavrak :Pençere.


Zavırtı :Anlamsız sözler.


Zebella :İri yarı korkunç.


Zebil gibi :Çok fazla.


Zebil : Hayrat,bedava.


Zehin :Zihin ,zeka.


Zellet :Lezzet,tat.


Zemheri :Kış mevsiminin en sert,şiddetli zamanı,karakış.


Zenaat :Sanat


Zerde :Bir tür pirinç tatlısı.


Zerzebil :Perişan dağınık.


Zettür züttür: Bir çocuk oyunu.


Zeve (Söve,seve):Kapıların kasaları.


Zevklenmek :Eğlenme,dalga geçme,zevklenme.


Zevzek :Geveze


Zıbarmak :Orta yere   up uzun yatıp uyumak.


Zıbın :Çocuk kundağı,gömlek.


Zıbın haba:Yünden dokunmuş kaba ceket.


Zıkkım :Zehir


Zılgar :Sabanı çeken kalın zincir.


Zılgıt yemek :Azarlanmak


Zıllıma :Oyun bozanlık yapmak,caymak.


Zılmak :Kaçmak,kaybolmak.


Zınarmak:Karşı gelmek.


Zındık :Ahlaksız,inançsız.


Zırdal:Kaba,heybetli.


Zırk (zılk):Nemli topraklarda,ucu sivri sopalarla toprağa hızla vurarak rakibin kazığını ütme oyunu.Başkasının sopasını kendi sopası ile  çıkartan oyunu kazanır.Çıkartılan sopa onun olur.


Zırpadan :Birden bire,aniden.


Zıpçıktı:Aniden ortaya çıkmak.


Zırtlak :Haşlanmış pancar,şalgam.


Zıttına gitmek :Sevmemek,hoşlanmamak.


Zıvanadan çıkmak:Ölçüyü kaçırmak.


Zıybıncak:Dik yamaçlı toprak.Kaygan zemein.


Zibidi :1-Gülünç denecek şekilde giyinen.2-Delice davranışları olan.


Zifiri garanlık :Çok karanlık.Genelde karanlık geceler için söylenir.


Zilli :Adı kötüye çıkan kadın.


Zimbit :Çok karanlık,kap kara.


Zinhar:Kesinlikle,katiyen,asla.


Zitlenmek (zivtlenmek):Bulduğunu yemek.


Zivaf :Gerdek


Zivle (zelve,zelve):Öküzleri boyunduruğa koşan düzenek. (Boyunduruğun uçlarına delinen iki deliğe,öküzlerin boyu sığacak şekilde eğri ağaç dalları sokulur.Bu ağaç dallarının arasına  öküzün boynu sokulur.Aşağıdan uç kısımları zivle bağı denilen iple bağlanır.Boyunduruk sabana,pulluğa,kağnıya bağlanır,öküzler bu yükleri çeker.)


Zivle bağı:1-Zivleyi bağlamaya yarayan ip.2-Kazık bağı düğümü.


Zivtinme (sivtinme):Oyalanma


Ziytin :Zeytin


Zoba :Soba


Zobu :İriyarı ,kaba saba adam.


Zorlu :1-Hızlı akan su,dere, ırmak.2-Güzel,iyi.


Zorulan :Zorla


Zörlemek :Birçok yerden durmadan akmak.


Zükam (sükkam):Nezle,dumağı.

Zülüf :Eşarbın (dastar,başörtüsü) önünden kulak hizasından görünecek şekilde düzeltilmiş saç tutamı.


Yararlandığım Kaynaklar:

Uzun yıllar yörenin yaşlı insanlarının kullandığı kelimeleri not tuttum. Sohbetlerdeki konuşulan kelimeleri derledim. Öğrencilerime geçmişte konuşulan kelimeleri ve deyimleri derleme görevleri verdim.

Orta Toroslarda yaşayan başka ilçe insanların (Hadim, Taşkent, Sarıveliler, Ermenek, Ahırlı, Anamur, Seydişehir, Alanya) yöresel sözlüklerini inceledim.

Yazılı Kaynaklar:

Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüğü

Emekli öğretmen Ali İhsan Aydın: Anılarla Köyümüz Yelbeği – Ankara 2004

Emekli Öğretmen Vehbi Durmuş: Durak Köyü – Akkanat Sağlık ve Eğitim Vakfı yayınları. Konya 2000

Araştırmacı yazar Habip Çalışkan: Ermenek sözlüğü. Birinci baskı Ankara 2008

Araştırmacı yazar Zeki Oğuz: Konya dağ köyleri- Konya 2000

Araştırmacı yazar Ali Ulvi Ülker: Kültür Diliyle Bozkır- İstanbul 2003

Dil Bilimci Doç. Dr. Aziz Ayva: Konya Kitabı- Konya Ticaret Odası yayınları.

Belirttiğim değerli araştırmacıların eserlerinden karşılaştırmalar yaptım. Kendilerine başarı ve teşekkürlerimi iletirim. Aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet dilerim.

Bulabildiğim, görebildiğim, araştırabildiğim bunlardır. Başta belirttiğim gibi bu hazineyi tam olarak aktarabilmek imkansızdır. Bu değerimizi millet olarak korumak zorundayız. Dil Millet olarak dünyada yerimizi almamızda önemli etkendir.

Yararlı olabileceksem kendimi mutlu hissederim. Bu araştırmamdan kaynak göstererek isteyen istediği gibi yararlanabilir.

Konya Mart 2011

Konya- Bozkır- Küçükhisarlık Köyünden

Emekli öğretmen Mithat ARI

(Mithat.ari@hotmail.com)


Bozkır Sözlüğü - Bozkır Dedikleri - Mithat Arı Bozkır Sözlüğü - Bozkır Dedikleri - Mithat Arı Reviewed by Bozkır Dernekleri on Haziran 17, 2021 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.