SONUÇ
XVI. yüzyıl boyunca Bozkır’da Kazıkdere köyünde köylüler tarafından bir demir madeni işletildiği görülmekle birlikte, madenin işletilmesi dolayısıyla verilen öşre bakılarak çok büyük bir maden işletmesi olmadığını söylemek mümkündür. Bundan dolayı Bozkır’da gerçek anlamda madencilik faaliyetleri 1776 yılında başlamıştır. 1785 yılında maden dolayısıyla ahaliye yapılan zulüm nedeniyle maden kapatılarak bölgede yaşayan ahali eski haline döndürülmüş, madenin ilk dönemi bu sebeple sona ererken aynı gerekçeyle 1787 yılında maden yeniden açılmıştır.
Ahaliye yapılan zulümler dolayısıyla madenin açılıp kapatıldığı
belirtilirse de, ahaliye yapılan zulümlerin sebebine bakmak gerekmektedir. Bu
sebep irdelendiği zaman kazanın ileri gelen kişileri ile maden emini arasında
kazaya hâkim olma ve istediğini yaptırma düşüncesinin yattığı görülmektedir.
Yani kaza halkından istediği miktarda vergiyi tahsil etme gibi ekonomik
çıkarlar ile diğer faydalar bu çekişmede rol oynamıştır. Bütün bu
olumsuzluklara rağmen maden 1839 yılına kadar işletilmiştir. Bu tarihte
mağaralarındaki cevherin azalmasından dolayı yapılan masrafların gereksiz
olduğu düşüncesiyle Bozkır madeni kapatılmıştır. Bozkır madeninde 1776 ile 1839
yılları arasında 61 yıl üretim yapılmıştır.
Bozkır’da,
madenin açılmasıyla birlikte sosyal ve ekonomik olarak bir canlılık
yaşanmıştır. Madende çalışmak üzere birçok madencinin Bozkır’a gelip
yerleşmesi, madenciler için Bozkır’da evler ve dükkânlar yapılması sosyal ve
ekonomik hayatı doğrudan etkilemiştir. Bununla birlikte bu faaliyetler
neticesinde Siristat kasabası Bozkır kazasının her açıdan merkezi olma konumunu
sağlamlaştırmıştır.
Bozkır
madeninde cevher çıkarma faaliyeti başladığı ilk günden itibaren madenin kömür,
kütük tedâriki ile cevher nakli ve çakılcı amelesi gibi temel ihtiyaçlarının
karşılanması için Bozkır kazası civarındaki kazalar, cevherin durumuna göre bir
başka deyişle fırın sayısının artıp eksilmesine göre maden emanetine bağlanmış
ya da bu yönetimden çıkarılmıştır. Bozkır madeninin açık olduğu dönemlerde
Bozkır ve Belviran kazaları sürekli olarak madene bağlıdır. Konya sancağına
bağlı Belviran kazası ile Beyşehir sancağına bağlı Bozkır kazası, Bozkır madeni
emaneti yönetimi adı altında birleştirilmiştir. Maden dolayısıyla bir yönetim
altında ilk birleşmenin gerçekleştiği bu iki farklı sancağa bağlı iki kaza,
daha sonra
Bozkır kazası olarak
birleştirilmiştir. Coğrafi yakınlık ile de ilişkilendirilebilecek bu birleşme,
kaza statüsünde olmasa da yönetim anlamında, madenin açık olduğu 1776-1839
yılları arasında denenmiştir. Bahsi geçen bu iki kaza dışında Beyşehir, Seydişehir,
Göçü, Yenişar ve Kırili kazalarıyla kısa süreliğine de olsa Aladağ kazasının
bazı köyleri madene bağlanmıştır. Bu kazaların madene bağlanma sebebi, cevher
miktarına paralel olarak artan fırın sayısıdır.
Bozkır
madeni emânetine bağlanma konusunda bazı kazaların istekli olmasına karşılık
bazı kazaların ise madene bağlanmak istemedikleri görülmektedir. Madene
bağlanma konusunda istekli davranmalarının temel sebebi, kazalarında bulunan
yöneticilerin yaptığı zulümlerden kurtulma düşüncesidir. Bununla birlikte
madene bağlanma sayesinde elde edilen bazı muafiyetler de bu sebepler arasında
sayılabilir. Özellikle Beyşehir sancağı kazaları için geçerli olan bu sebepler
Alanya, Manavgat, İbradı ve Pirluganda kazaları ahalisi tarafından kabul
görmemiştir. Zira ahali, kazalarının ekonomik olarak kötü durumda olmasını
ileri sürerek madene bağlanmak istememiştir. Maden için yapılacak işlerin
ağırlığı ve madenciliğin zorlukları da düşünüldüğü zaman bu durum daha net
anlaşılmaktadır. Kazaların maden emanetine bağlanması ile yerine getirmeleri
gereken birtakım yükümlülükleri ortaya çıkmakta ve kaza ahalisinin çeşitli
işlerinden sorumlu olan idarecileri de değişmektedir.
Bozkır
madeni emanetine bağlı kazalardan Bozkır kazası 150 balta, Belviran kazası ise
65 balta ile görevlendirilmiştir. Bu iki kazadan sonra madene bağlanan
Seydişehir kazası hissesine 80 balta hesap edilmiş ise de kazanın dağlarında
ağaç olmaması nedeniyle bu miktar yılda üç ya da dört taksitle ödemek şartıyla
nakde çevrilerek, ahalisinin 4.000 kuruş ödemesine karar verilmiştir. Verilen
bu bedel ise madene sermaye olarak kaydedilmiştir. Diğer kazalarda madene
belirli bir miktar kömür vermek ve mağaralardan çıkan belirli miktardaki
cevheri taşımak ya da madene bir miktar bu işlerin karşılığında bedel vermek şartlarıyla
madene bağlanmıştır. Burada dikkati çeken nokta madene bütün bağlanmalarda
madenin bir işi kazaya yükümlülük olarak yazılmış ve defterlere kaydedilmiştir.
Hisselerine yazılmış olan bu görevler ya da meblağlar konusunda çıkan
anlaşmazlıklarda bu defterlere müracaat edilerek, sorunlar çözülmeye
çalışılmıştır.
Bozkır
madenine atanan maden eminleri, madene bağlı kaza ahalisini ve madencileri
serbestiyet üzere idare etmiştir. Fakat maden emini ile madencilerin ve
bunlarla ahali arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde ya da engellenmesinde
dengeleyici unsur kadılardır. Mahallinde halledilemeyen daha büyük sorunların
çözümü için merkezden mübaşir adı verilen görevliler tayin edilmiştir. Bir tür
hakemlik görevi üstlenen mübaşirler, yöneten ve yönetilenler arasında kanunlara
uyulmasını tesis etmekle görevlidir. Bütün bunlar madende bulunan görevlilerin
birbirlerine karşı, kanunda belirtilen kaidelere uygun hareket etmelerini
sağlamak için bir denge unsuru oluşturulduğunu göstermektedir.
Bozkır
madeninde üretimin her aşamasında işlerin gerektiği gibi yapılması için bir
organizasyon kurulmuştur. Devlet bu organizasyonu madenin iyi çalışması için
yapmıştır. Her alanda mevcut olan bu organizasyonun temel amacı madenin
üretimini verimli kılmaktır. Bu anlamda Bozkır madeninde maden emaneti adı
verilen idari yapının başında madeni idare eden ayrıca idârî, askerî, iktisâdî
ve sosyal görevleri de olan maden emini bulunmaktadır. Madende üretimin
yapılabilmesi için çeşitli alanlarda görevlendirilen teknik personel, güvenlik
personeli ve maden emininin de içinde yer aldığı idari personel, üretimin
güvenli ve düzenli bir şekilde yapılabilmesi için organize edilmiştir.
Bozkır
madeninde üretimin her aşamasında üçlü bir mekanizma kurulmuştur. Buna göre
maden emini idaresindeki maden emanetinde yapılacak işler maden emini, kâtip ve
‘kadı’nın kontrolü altındaydı. Bu mekanizmada ortaya çıkacak bir sorun
diğerleri tarafından merkeze bildirilirdi. Bozkır madeninde üretimin her
aşamasında bu kontrol sisteminin uygulandığı ve madendeki görevlilerin bu
şekilde birbirine bağlandığı görülmektedir. Maden, Alanya İskelesi’ne
nakledilirken teslimi esnasında maden emininin bir adamının bulunması, yine
iskeleden İstanbul’a gönderilirken ilgili görevlilerin bulunması ve her birine
gerekli işlemlerle ilgili bir belgenin verilmesi Osmanlı madencilik
sistemindeki otokontrolün önemini göstermektedir. Örneğin nakil esnasında
miktarı belirtilen kurşun ile darphaneye teslim edilen arasında farklılık
ortaya çıktığında bu durum görevlilerden sorulmuş ve ihmal varsa ilgili kişiye
tazmin ettirilmiştir. Dolayısıyla cevherlerin mağaralardan çıkarılmasından
darphaneye teslim edilmesine kadar geçen sürecin her aşamasında
benzer uygulamaları görmek mümkündür.
Bozkır madeninden Alanya İskelesi’ne gönderilen kurşun, İstanbul’a
gönderildiğinde mevcut kayıtlar tutmadığı zaman ilgililerden bu eksiklik tahsil
edilmiştir. Alanya İskelesi’nde de Alanya kadısı, dizdar ve gümrük emini gibi
görevlilerin kurşun muhafazası ile naklinde sorumlu olmaları yukarıdaki
otokontrol işlemini teyit etmektedir. Yine Bozkır’dan iskeleye gönderilen
kurşun miktarı ile ilgili maden emini tarafına bir belge verilmesi ile kurşunun
İstanbul’a nakli esnasında gemi kaptanına bir belge verilmesi ve bir nüshasının
da iskeledeki görevliler de kalması da buna örnek olarak gösterilebilir.
Osmanlı
devleti, maden ocaklarında üretilen ürünlerden belirli bir oranda devlet adına
aynî olarak vergi almıştır. Bu oran Bozkır madeninde üretilen kurşun için beşte
bir iken altında dörtte bir olarak uygulanmıştır. Fakat Osmanlı devleti, bütün
madenlerde aynı vergiyi uygulamamıştır. Madenin cinsine, zamana ve çeşitli
durumlara göre bu oranlar madenlerde farklılıklar arz etmiştir. Bunun yanında
darphaneye teslim edilen altın, gümüş ve kurşunun değerinin hesaplanmasında da
farklı fiyatlar uygulanmıştır. Vergi kesintisi yapılan madenle vergiye tabi
olmayan madenden üretilen gümüşler aynı fiyata alınmamıştır. Bu anlamda bir
dengesizlik olmadığı aşağı yukarı aynı fiyata geldiği görülmektedir. Üretilen
madenlerin fiyatlandırılmasında tek istisnai durum yapılan masrafların
madenlere göre değerlendirilmesinden dolayı ortaya çıkan farklılıklardır. Kömür
veya kütük ihtiyacının karşılanmasında madenlere göre fiyat farklılıkları
olduğundan bu durum darphanenin satın alma fiyatlarına yansıtılmıştır.
Madenlerle ilgili dikkat çeken noktalardan biri de yeni açılan madenlerin
işlerliğinin arttırılması ve madencilikle ilgili yapıların yapılması gibi
nedenlerle ilk açıldığı tarihlerde halkın bu vergilerden istisna tutulmasıdır.
Madenin üretim durumu görüldükten sonra bir düzenleme yapılması da buna neden
olmuştur. Bozkır madeninde üretilen madenlerin devlet tarafından satın
alınması, madenlerde uygulanan devletçi anlayışı ortaya koymaktadır.
Bozkır
madeni emaneti olarak adlandırılan idari birimin başındaki görevli maden
eminidir. Bu idari birimin yönetim merkezi ise Siristat’tır. İdari anlamda ön
plana çıkan bu kasabada madencilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması için
ev ve dükkanlar ile maden emini için bir konak yapılmıştır. Siristat’ta maden
eminine ait
konağın bulunması ve maden
emininin burada oturması bu kasabanın merkezi yapısını ortaya koymaktadır.
Bozkır madeninde işletilen fırınlar burada bulunmaktaydı. Bu anlamda idari bir
merkez olan Siristat, fırınların burada olması dolayısıyla ekonomik, çeşitli
etnik kökenlere ve dinlere sahip insanların bir arada bulunması nedeniyle de
sosyal bir merkez olarak ortaya çıkmıştır. Bozkır madeninde fırınların olduğu
yer, bugün pazar yeri olarak kullanılan Çarşamba Çayı yanındaki yerde idi.
Fırınların hemen yakınında musalla ve maden eminlerine ait konak vardı. Maden
açıldıktan sonra mevcut caminin cemaati almaması nedeniyle Siristat’ta bir cami
daha yapılmakla birlikte kasabanın dört yerine maden emini tarafından çeşmeler
de yaptırılmıştır. Madenin açılmasıyla birçok imar faaliyetinin olduğu
Siristat, sosyal açıdan da Müslümanlar ile Hristiyanların birlikte yaşadığı bir
yerleşim yeri haline gelmiştir.
Çalışmaya
başlarken Bozkır maden-i hümayun emaneti adı verilen idari yapının ne anlama
geldiği, hangi sınırları kapladığı ve yürürlükteki idari yapıdan ne gibi
farklılığının olduğu gibi problemlerin tespiti amaçlanmıştır. Yapılan
araştırmalar neticesinde madene bağlanan kazaların yönetimi için kullanılan
Bozkır maden-i hümayun emanetinin yürürlükteki idari yapıdan farklı olduğu
tespit edilmiştir. Madene bağlı kaza ahalilerine çeşitli muafiyetler verilerek
maden idaresine bağlandığı ve madene ait çeşitli işlerin bunlar tarafından
yapıldığı ortaya çıkarılmıştır. Bu emaneti yönetecek olan emin, serbestiyet ve
ber vech-i istiklal üzere hareket etmekteydi. Bu yetkilere sahip olan maden
emini doğrudan darphane tarafından atanmaktaydı ve yerel yetkililerin bu atamada
herhangi bir etkisi yoktu. Bu atamanın da bir sonucu olarak maden eminleri
yerel yöneticilere karşı değil darphaneye karşı sorumluydu. Bu anlamda Bozkır
madeni emaneti adı verilen idari yapı, özerk bir şekilde oluşturulmuş ve bu
nedenle hiçbir idareci, maden eminine ve maden bölgesine kendilerine herhangi
bir emir verilmedikçe karışamamıştır.
Bozkır
madeni mağaralarından çıkarılan cevherler, hayvanlar vasıtasıyla fırınların
olduğu Siristat kasabasına getirilir. Fırınlarda pişirilen ve eritilen madenlerin
ayrıştırılması sonucu kurşun, saf sim ve mahlut sim gibi madenler elde
edilirdi. Kurşunun beşte biri bedelsiz olarak devlete verilirken geri kalan
kurşun maden emini tarafından kendisine verilen sermaye akçesiyle madencilerden
satın
alınırdı. Satın alınan kurşun
kış aylarından önce Karaman eyaleti ile İçil ve Alanya sancakları kazaları
ahalilerine taksim edilerek Bozkır’dan Alanya İskelesi’ne ve oradan da
gemilerle İstanbul’a nakledilirdi. Bozkır madeni üretimi kurşunların taşındığı
ikinci güzergah ise İzmit İskelesi’ydi. Rum Meselesi nedeniyle gemilerin
kurşunu taşımada kullandığı deniz yolu güvenli olmadığından kurşun, karadan
İzmit İskelesi’ne ve oradan da kayıklarla İstanbul’a taşınmıştır.
Bozkır
madeni üretimi sonucu elde edilen gümüş, saf ya da altınla karışık haldeki
gümüş olan mahlut sim olmak üzere iki türlüydü. Saf sim Bozkır madeninde elde
edilirken, Bozkır madeni üretimi mahlut sim darphanede ayrıştırılmaktaydı.
Darphanede ayrıştırılan mahlut simden ise gümüş ile birlikte bir miktar altın
elde edilmekteydi. Karışık ve saf haldeki gümüşler, kara yoluyla Bozkır’dan
İstanbul’a görevliler tarafından götürülürdü. Gönderilen madenler maden eminine
verilen sermaye akçesinden düşülerek darphanede hesap görülürdü. Bozkır
madeninin finansmanı, sermaye akçesi adı verilen ödenekle devlet tarafından
karşılanırdı.
Bozkır
madeni, bölgede bulunan cevherler hakkında merkezin bilgilendirilmesi üzerine
gönderilen heyetin incelemesi sonucu devlet için kâr getirebilecek bir işletme
olabileceği değerlendirmesi üzerine üretime başlamış, bir süre işletilen maden
açıldıktan kısa bir süre sonra kısmen cevher durumu daha da önemlisi maden
dolayısıyla halka yapılan zulümlerden dolayı kapatılmıştır. Ancak bu önlem
çözüm olmadığından ve halka daha fazla zulüm yapılmaya başlandığından bu
sorunun ortadan kaldırma gerekçesiyle yeniden açılmıştır. Ancak madenin yeniden
açılmasını sadece bu sebeple açıklamak yeterli değildir. Zira madenin
açılmasını etkileyen en önemli neden yeni cevher yataklarının bulunması ve
işletmenin devlete önemli bir katkı yapacağı inancı olmalıdır.
Bozkır
madeninde mağaraların kazılmasında, fırınların yakılmasında ya da elde edilen
ürünlerin naklinde çeşitli sorunlarla karşılaşılmıştır. Madende üretimin devam
edebilmesi için gerekli kömür ve kütük tedâriki, madene ait çeşitli işlerde
kullanılan malzemelerin temininde karşılaşılan güçlükler, madenlerde uygulanan
teknolojinin geriliği ve maden mağaralarında cevherlerin azalması gibi
sorunların yanında eşkıyalık hareketleri de madenlerdeki önemli
problemlerdendi. Bozkır madeni emanetinde ortaya çıkan eşkıyalık
hareketlerinin, madenin açılmasıyla birlikte idari
yapının değişmesi üzerine geri
plana düşen kişilerin eski konumlarına gelmek istemeleriyle ortaya çıktığı
söylenebilir. Eşkıyalık hareketleri madenin çalışmasını aksatırken, devlet
tarafından bu idari yapının başına atanan maden emininin görevini bırakarak kaçması
ya da eminin öldürülmesi gibi sonuçları ortaya çıkarmıştır. Devlet bir taraftan
askeri anlamda bu olumsuzlukların önüne geçmeye çalışırken diğer taraftan da
bölge halkını nezre bağlayarak bu tür eşkıyalık hareketlerinin halk arasında
yayılmasını başka bir deyişle taraftar bulmasını engellemeye çalışmıştır. Fakat
alınan bütün önlemlere rağmen tamamen ortadan kaldırılamayan olumsuzluklar,
madenin açılışından kapanışına kadar aralıklarla devam etmiştir.
Osmanlı
Devleti’nde madencilik faaliyetleri metin içerisinde anlatılan şartlarda
sürdürülmüştür. Ancak Tanzimat’ın ilanıyla birlikte madencilik faaliyetlerinde
de değişimler başlamıştır. Tanzimat’a kadar geleneksel usullerle işletilen
maden işletmelerinde, bu tarihten itibaren yeniliklerin takip edilmeye
çalışıldığı görülmektedir. Bu çalışma, Tanzimat’a kadar işletilen Bozkır
madeninde eski usul üretim yapıldığı göz önüne alınırsa, Tanzimat’tan sonra
Osmanlı madenciliği ile ilgili araşatırmalara karşılaştırma imkanı sunmaktadır.
Bu çalışmada
Bozkır madeni örneğinden hareket edilse de diğer madenlere de yeri geldikçe
değinilmiştir. Son yıllarda Osmanlı döneminde madencilik faaliyetleri ile
ilgili yapılan çalışmalara rağmen bu alanda her şeyin aydınlatıldığı
söylenemez. Bu alanda bir adımda tarafımızdan atılarak madencilik alanındaki
sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalıştık. Fakat madencilik alanındaki
sorunların tam anlamıyla bu çalışmada çözüldüğünü söylemekte iyimserlik olur.
Hiç yorum yok: