Yağmur duası:
Ekinlerin otların suya en çok sereksinim duydukları zamanlarda yağmur duasının sonunda yağmur yağarsa çocuklar evlerden ‘bulgurcuk’ (pişirilmiş buğday) toplarlar. Bu yiyeceklerin her Perşembe toplananına ‘cumaylık’ denir. Çocuklar cumaylık dişirirler. Çerez vb. ihtiyaçlarını böyle giderirler. Dükkanı, bakkalı, marketi bilmezler. Dükkan olsa bile para nerede olacak? Koca kadınlar bilmezki parayı çocuklar nereden bilecek?
b)Koç- teke katımı:
Kasım ayında koç- teke katımında, delikanlılar akşam çanlar, çıngıraklar çalarak, kapılara ucu topuzlu sopalarla vurularak ‘tekecik’ toplarlar. Topladıkları unu, bulguru, üzümü satarak davar satın alıp keserler, pişirirler, topluca yerler. Teke katımında şu tekerleme topluca sesli olarak söylenir:
Teke kattım duydunuzmu?
Selam verdim aldınızmı?
Verenlerin çok olsun,
Vermeyenlerin keçileri kısır kalsın.
c)Devir:
Cenaze sahipleri, büyük devri, tesbihi, vb. dualardan sonra caminin önünde evlerinde yaptırdıkları kömbeleri, tuzlu karaları ikram ederler. Tuzlu kara bir gün önce ıslatılmış nohutların sacın içinde, içine tuz atılarak kavrulmasıdır. Bazı köylerde etli pilav pişirerek etraf köyleride çağırıp ölen kişiye okutup yiyecekler sunar. Buna tesbih çektirme denir.
ç)Kurt ağzı bağlama:
Dağda bir mal (koyun, keçi, sığır, at eşek vb.) kaybolmuş, dağda kalmışsa ‘kurt ağzı bağlatılır’. Bu bir çakının (açılır kapanır bıçak) dua edilerek, hayvanın kayıp olduğu bölgenin sınırları söylenerek ağzının kapatılması ve çakının ipiyle, kapatılan çakının sıkıca sarılması şeklinde olur. Canavarın (kurdun) o malı yiyemeyeceğine inanılır. Kurt ağzı bağlayan kişi, mal bulununca bıçağın ağzının açılmasını tembih eder. Bıçağın ağzı açılmazsa kurt açlıktan ölür. Günah olmasın diye bu tembihte bulunulur. Mal sahibide buna uyar.
d)Kardaş kanı içirmek:
Büyük bir kaza, korkunç bir olay yaşayan erkek çocuklara korkudan ‘dölü dökülmesin diye’ kardaş kanı içirilir. Kardaş kanı taşa benzeyen tatsız kırmızı renkli bir maddedir. Ezilerek sulandırılıp içilir. Bitki ve taş olmak üzere bir çok çeşidi vardır.
e)Ölü hayrı (hayrat):
Mezarlara, ölenlerin hayrına yolcular alıp yesinler diye kuru üzüm gibi yiyecekler konulur. Yol kenarlarında üzüm bağları, armut ağaçları vb. meyve ağaçları yolcuların yemesi için hayrat bırakılır. Cenaze yıkanıp kaldırılırken küçük çocuklara yemeleri için yağlı ekmek verilir. Mezar kazıcılarına yiyecek verilir.
f)Kadınların saygısı:
Kadınlar erkeklerin önünü kesip geçemez. Erkeklerin geçmesini beklerler. Erkeğin izniyle geçebilirler ancak.
Dolu kağnının önü kesilip geçilemez. Uğursuzluk sayılır.
g)Keçi koyun sağımı:
Kadınlar, ellerinde süt çömlekleri, boyunlarında, mala yalatacakları yiyecek (tuz, kepek karışımı) bulunan tuzlukları ile sürünün içine girerek davarlarının adıyla çağırırlar: Gel çümbül’üm, gel mor kızım, gel sakar’ım, gel kır keçim vb. gel biçibiçi meleyerek sahibinin yanına gelen sağmala (süt veren keçi, koyun) tuzluktan birkaç yudum yalatır. Sağmaya başlamadan çömleğin dibindeki su ile süt çömleği çalkalanır. Çömlekte bu su bulundurulmazsa sağmalın biciğini (memesinin) yanacağına inanılır.
ğ)Bereket:
Harmanda saplardan buğday, arpa (çeç) ayrılınca gözerle, kalburla çalkalanmadan (elenmeden) elenecek yere bir parça öküz tezeği, birkaç taş parçası, birkaç çöp, bir toprak parçası konulur. Ürünün bereketli olacağına inanılır.
h)Oğlak, kuzu bulma:
Oğlak, kuzu güden çocuklar oyuna dalıp onları kaybedince ormanın içinde hangi yöne gidip arayacaklarını saptamak için sol avuçlarının ortasına tükürürler. Sağ işaret parmağını tükrüğe vururlar. Tükrük hangi yöne çok sıçrarsa aramaya o yönden başlarlar ve bulurlar. Çünkü her çocuk ayrı bir yönde durmuş olduğu için her yöne tükrük sıçrar. Yani her yön aranmış olacağı için kesinlikle bulunur.
ı)Sınaklı yerler:
Bozkır köylerinde en çok anlatılanlardan biri cin, şeytan hikayeleridir. Çocukların kulağı küçük yaştan itibarem cin, şeytan olayları ile iyice dolar. Cinlerin, şeytanların insanlara ‘öküzün üyüdüğü tav ile horozların ötüşüne’ kadar ki zaman aralığında belli yerlerde görüldüğü anlatılır. Böyle yerlere ‘sınaklı’ denir. Geceleri oralardan geçmeye korkulur. Köylülerce anlatılan olaylara her ne kadar inanılır görünülürsede mizahi bir bakış açısı ile anlatanlarla ince ince dalga geçilip, gülüşülmekten geri durulmaz.
i) Salı günü:
Salı günleri yola çıkılmaz, bir işe başlanmaz; ‘sallanır’ diye. İstanbul salı günü alınmış olduğu için yüzyıllar boyu Anadolu Rumlar’ından salının uğursuzluğu inancı, biz Türklere de geçmiştir.
Halbuki salının müslümanlarca en uğurlu gün olması gerekir. Çünkü peygamberimizin istanbulun alınacağına dair hadisi Salı günü gerçekleşmiştir.
j) Ve diğerlerinden bazıları:
Cumartesi günleri yeni bir şey ilk kez giydirilmez, pazar günü beklenir.
Üzerinde bir sökük, bir düğme dikilen çocuğun ağzına bir çöp kıstırılır. Dikiş bitinceye kadar çocuk çöpü ısırmaya devam eder.
Akşam ıslık çalınmaz. Şeytanların ezanı olurmuş.
Sol elle ekmek yenmez.
Akşamları tırnak kesilmez.
Hiç yorum yok: