a)Takvim:
Anadolu’da kırsal kesimde köylerin çoğunda okul olmadığı için yılın aylarını, tarihini hatta günü bile bilmezler. Köylerimiz kendi evrenlerine göre zaman saptarlardı. Dilden dile süre gelen yerleşik zaman parçalarını da çok az kişi bilebilirdi.
Örneğin Bozkır’da kurulan cuma ve Ahırlı’daki salı pazarına gitmek için, hazırlıklara başlamak üzere mahallenin kadınları gelir bilenlere gün sorarlardı. O da ‘bugun gireği (pazar) ya da gireğiertesi (pazartesi) vb.’ diyerek günleri söyleyip sorularını yanıtlardı.
Bir yıl nasıl değerlendirilirdi? Kışları başlarsak: doksan gün sayılı kış vardır. 21 aralıkda başlıyan zemheri (kırk gün), sonra hamsin (elli gün), zemheri ile hamsin arasında en şiddetli kış sayılan ‘on iki gün arası’ vardır. Bu on iki günün altısı zemheriden, altısı hamsinden olur. Şiddetli kış olmasıda, zemheri ‘çıkmayacağım’, hamsin ‘gireceğim’, diye kavga ederlermiş. Bu kavga, baharda gün içinde havanın açması, karışması için söylenir.
Hamsinin içinde, şubatın son haftasından başlıyarak birbirini izleyen ve üç hafta süren "cemre "ler vardır. Birinci cemre havaya, ikinci cemre suya, üçüncü cemre toprağa düşer. Havada ısınmalar, toprakta buğulanmalar başlar. Bu zamanda tava gelen tarlalara yazlık ekinler ekilir. Üçüncü cemrenin bitiminde mart dokuzu başlar. Mart "gönlüm olursa dokuz, olmazsa otuz" dermiş. Bunun bitimi 21 marta gelir. O gün "sultan navruz"dur. Yerden gökden sayılı kış kesilmiş sayılır.
Yüz elli günde doğuran davarların kuzulamaları bugune ve sonrasına göre ayarlananır. Yüz elli gün geriye gidilerek bulunan tarih "kasım" (koç, teke katımı) günüdür.
Zemzeriden önce on beş, yirmi günlük "kara kış" (kışın başlanğıcı) vardır.
Sultan navruzdan sonra alabahar başlar. Sıcak yerlerdeki bağlar budanır. Zaman, "bağlar budanirken" dir. Nisanda, mayıs başlarında bağlar sürülür, kazılır. Zaman,"bağ tımarı"dır. 6 mayıs’da "hıdırellez" yazın başlanğıç işaretidir.
a)Ekinlere göre zaman:
İlk çıktıklarında fitire; sonra tarlanın dört yanı belli olma; sonra serçe, keklik, tavuk saklanır olma; sonra kelleği avurduna alma ya da kelleği yarma; sonra kelleği çıkarma; sonra sütlenme; sonra ütmelik; en sonunda da ermek, ekin işleme gelir. Temmuz ayında ki "ekin zamanından" önce, 21 haziran gün dönümünden temmüzün ilk haftalarına kadar saman yapmak için ot işlenir. Zaman, "ot işleme, otda"dır. Ekinden sonra ağustosda harman zamanı gelir.
b)Üzüme göre zaman:
20 temmuz’larda Göksu deresinde bağlara "aladene" düşer. Bu çok önemli bi olaydır. Aladene yi bulan caminin önünde gösterir. Caminin kapısına takar. Köylerde herkesin dilinde aladenenin düşmüş olduğu konuşulur. Üzümler sonra alakoruk ve en sonunda da kara olur tatlanır.
Harmandan sonra sergi zamanı gelir. 2-6 eylül arasında perşembe veya pazar günü sergi şenlikleri başlar. Kuru üzüm yapmak için üzümler bağlarda ki sergiliklere serilir. Bu arada güz çifti de başlar. Bağ bozumu, pekmez kaynatma kasım davarı güdme ve kasım (koç katımı), kara kış ile yık tamamlanmış olur.
Doğumlar, ölümler, askere gitmeler, düğünler, sünnetler vb. bu zamanlara göre belirlenir. Bir de her yıl on, on bir gün erken gelerek otuz üç yıllda bir devir yapan ramazana, oruç ayına göre zaman söylenir.
Bilinmeyen "fi tarihi" gibi bozkır köylerinde "cinibiz zamanından kalma"sözü kullanılır. "Acaba bu cinibiz, cenevizlilerden bozma, galat bir söz mu diye insan düşünür."
Hiç yorum yok: